"Ebedî, baki bir cennette, Rahîm ve Kerîm bir Rahmân’ın rahmetinde ve hayal süratinde, ruhun vüsatinde, aklın cevelanında, kalbin bütün arzularında, mülk ve melekûtunda tenezzühe, seyerana ve cevelana muvaffak olduğun..." Devamıyla izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Ebedî, baki bir cennette, Rahîm ve Kerîm bir Rahmân’ın rahmetinde ve hayal süratinde, ruhun vüsatinde, aklın cevelanında, kalbin bütün arzularında, mülk ve melekûtunda tenezzühe, seyerana ve cevelana muvaffak olduğun gibi, saadet-i ebediyede rüyet-i cemaline de muvaffak olursun." (Sözler, Otuz Birinci Söz, Dördüncü Esas.)

Bu cümlede nazara verilen büyük ihsanlardan birincisi, hayallerin ulaşamayacağı akılların kavramaktan aciz kalacakları, maddi ve manevi bütün nimetlerin, lezzetlerin asılların tadılacağı ebedî saadet diyarı olan cennete girmektir.

Cennette işler hayal süretinde olacaktır. Üstad Hazretleri cennetteki bu hıza "tam nuraniyet sırrı" diyor. Cennette bir insan bir anda binlerce işi görebilecek, bir iş bir işe mani olmayacak. İşte bu sırra burada "hayal süratinde" denilmektedir.

Cennet lezzetlerini artıran bir başka cihet de o saadet yurdunda istenilen her yere hemen ulaşılması, yine bir anda birçok lezzetin birlikte tadılabilmesidir. Üstadımız, “Ruhu cismaniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri, sürat-ı ruh mizanıyla cereyan eder.” (Mesnevî-i Nuriye, Şemme.) buyurur.

Cennette bütün müminlerin ruhları bedenlerine galip olacak. Artık yürüyerek yol alma son bulacak. Bedenin dar sınırları aşılacak. Bütün işler ruh vüsatinde ve hayal süratinde meydana gelecek. İşte ahiret âleminde bu derece terakki etmiş olan insan, cennette “bir saat müşahedesi ehl-i cennete cenneti unutturan bir cemal-i sermedi”yi seyredebilecektir.

İnsan ruhu, bütün kâinatı kuşatacak bir genişliğe bir hassasiyete bir derinliğe sahiptir. Cennet de ruhun bu vasıflarına göre inşa edilmiştir.

Bu saadetin çok önemli bir ciheti de “Rahîm ve Kerîm bir Rahmân’ın rahmetin”e mazhar olmaktır. Burada Üstat Hazretlerinin şu misalini hatırlayalım, mana olarak arz ediyorum:

Bir padişahın hediye olarak gönderdiği bir elmada iki çeşit lezzet vardır, birisi elmanın kendi lezzeti diğeri de padişahın iltifatına mazhar olmanın lezzeti. Bu ikincisi kalbe ve ruha hitap ettiği için, bedene hitap eden birinci lezzetten kat kat ileridir. İşte cennetin lezzetlerini çok çok artıran önemli bir cihet Allah’ın rahmetinin tezahürü olmasıdır. Allah’ın rahmet ettiği bir kul olmanın zevki, cennet lezzetlerinin çok ötesindedir.

O saadet sofrasında nefsin ve kalbin zevkleri birlikte tadılacaktır. Cennetin mülk cihetinden olduğu gibi melekût cihetinden, yani onda tecelli eden esma ve sıfat-ı ilahiyeyi temaşa ve tefekkürden de ulvi zevkler alınacak.

İnsanın kalbi ebed için yaratılmış, nihayetsiz meyil ve arzularla donatılmıştır. Cennet, insan kalbinin bütün bu arzu ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir genişliktedir.

Musa aleyhisselam ilahi nurun bir dağa tecellisine dayanamazken, orada her mümin rüyete tahammül edecek bir kıvama erecektir. Hadis-i şerifin haber verdiği üzere, cenneti bu dünyada anlamamız mümkün olmadığı gibi, cennet ehlinin oradaki derecesini de bu dünyada anlamamız mümkün değildir. İşte rüyet şerefi bu yüksek dereceye çıkartılmış bulunan müminlere nasip olacaktır.

Kısaca cennet, insanı her yönü ile tatmin edecek olan ebedî bir saadet diyarıdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.577
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...