"Enaniyet ve ilmî kıskançlık gibi hastalıklara mübtela olmaktan korkan faziletli âlim ve münevverler Risale-i Nur'a derhal sarılıyorlar." Nur dairesine giren mütekelliminin, anladıkları meseleleri kitapçık olarak bastırmaları uygun mudur?

Soru Detayı

"Enaniyet ve ilmî kıskançlık gibi hastalıklara mübtela olmaktan korkan faziletli âlim ve münevverler Risale-i Nur´a derhal sarılıyorlar."(Gençlik Rehberi, s. 257)
- Nur dairesine giren mütekellimin anlamış oldukları meseleleri kitapçık olarak tab etmesi bu konuya girmez mi?
- Varis abilerden bu tip çalışmalar gelmezken ötekilerin yapması soğuk düşmüyor mu?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İkisi arasında çok fark vardır. Sizin bahsettiğiniz kişiler, risalelerin anlaşılmasına hizmet ediyorlar. Yani risalelere hizmet ediyorlar. Bu kıskançlık değil, şerh, izah, takdir ve beğenmedir. Nasıl bir kişi Risaleleri okurken, anlaşılması için izah yapar, bu zatlar da izahlarını kaleme almış oluyorlar. Temsilde hata olmasın, Kur'anın anlaşılması adına nasıl ki binlerce tefsir yazılmıştır ve yazılmaya devam etmektedir. Öyle de Risalelerin de daha fazla anlaşılması adına bu tür çalışamalar olacaktır ve olmaya da devam etmektedir.

Sahabelerden tefsir yazanlar çıkmamış olması, yazılan 350.000 civarında tefsire mani olamamıştır. Aynı şekilde çok değerlerin izahları şerhleri vardır. Bu değerli eserler bu şerhler ve izahlar vasıtasıyla ehl-i imana kazandırılmış ve yetiştirilmiştir. Bizim için esas olan, yapılan işin doğru olup olmadığıdır. Elbette bazı değerli ağabey ve kardeşlerin çok noktalarda fikriyatı ve kanaatleri olabilir. Bu fikir ve kanaatlerin de müşterileri ve muhatabları vardır. ama cadde-i kübra ilim, hikmet ve meşveretle yol alır.

Eğer Risalelerden istifade edenlerin kitapları ve izahları -bazıların kanaatine göre- Risalelere perde olarak görülüyorsa ve bu kural külli bir kaide hükmünde ise, o zaman bütün tefsir kitapları (ki Risale-i Nurlar da bir tefsirdir), itikat kitapları, tasavvuf kitapları, kelam kitapları, hatta -haşa- hadis-i şerifler de Kur'anın önünde bir perde olarak görülmeli değil midir. Elbette bu tehlikeli sonucun görülüp ona göre söylemlerimizi ve kanaatlerimizi ifade etmek gerekir.

Üstadımız'ın şerh ve izahlara bakışını sadece bu cümleden görmek mümkündür:

"Evet, Risaletü’n-Nur size mükemmel bir mehaz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, mesela Kur’ân’ın kelâmullah olduğuna ve i’câzî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ, mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazen izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşaallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ve Dokuzuncu Şuânın Dokuz Makamını tekmille ve Risale-i Nur’u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam edecek."(1)

Üstadımız, "Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız; herkes bir meşrepte olmaz. Müsamahayla birbirine bakmak şimdi elzemdir. Umum kardeşlerimize birer birer selâm ederiz."(2) diyerek, meselelerin meşveret esaslarına göre çözülmesi gerektiğini bizlere ders verir.

Dipnotlar:

(1) bk. Barla Lahikası, 285. Mektup.
(2) bk. Kastamonu Lahikası, 149. Mektup.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...