"Bu zamanda enaniyet çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritmeyip bozmuyor, kendini mazur biliyor; ondan niza çıkıyor..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Bu zamanda enaniyet çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enaniyetini eritmeyip bozmuyor, kendini mazur biliyor; ondan nizâ çıkıyor. Ehl-i hak zarar eder; ehl-i dalâlet istifade ediyor." (Kastamonu Lahikası, 120. Mektup)
Enâniyet; benlik, kendine güvenmek, gurur, hodbinlik, taraftarlık ve her yaptığı işi kendinden bilmek gibi mânalara geliyor.
Bu zamanın en büyük manevî hastalığı, benlik davası ve enaniyet belasıdır. Herkes bu hastalığın girdabına girdiği için, kimse kolaylıkla benliğini terk edemiyor ve enaniyetinden taviz vermiyor. Hatta bu hususta kendini mazur sayıyor "Ne var canım herkes bencil" diyerek, bu durumunu normal görüyor.
Herkes az çok enaniyetli olduğu için insanlar arasında niza’, çatışma, kavga eksik olmuyor. "Sen ağa ben ağa bu koyunu kim sağa?" atasözünde olduğu gibi, herkes benliğini normal ve vazgeçilmez görünce gürültü, ihtilaf ve dağılma kaçınılmaz hâle geliyor.
Bu durumdan en çok ehl-i hak zarar görüyor. İnsanın en zayıf ve en tehlikeli damarı enaniyet olduğu için, ehl-i dalâlet ve ehl-i küfür ve dalalet, bu manevî hastalığını çok ustalıkla işletip Müslümanları bu noktadan avlıyor ve birbirine düşürüyor.
"Ehl-i dalâlet ene’ye binmiş, dalâlet vadilerinde koşuyor. Ehl-i hak, bilmecburiye, eneyi terk etmekle hakka hizmet edebilir. Ene’nin istimalinde haklı dahi olsa, mademki ötekilere benzer ve onlar da onları kendileri gibi nefisperest zannederler..." (Mektubat, 29. Mektub)
Mü’min kibirlenmez, fakat izzetini yere de düşürmez. Mü’min gerektiği yerde tevazu sahibi, gerektiği yerde izzet ve haysiyet sahibidir.
Bir ayette mealen şöyle buyurulur:
“Muhammed Allah’ın Resûlüdür. Beraberinde olanlar kâfirlere karşı çetin ve izzetli, birbirleri arasında merhametlidirler.”(Fetih Suresi, 48/29)
Yine bir ayette mü’minlerin vasıfları şöyle ifade edilir:
“Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven mü’minlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı izzetli ve zorlu bir kavim getirecektir... ”(Mâide Suresi, 5/54)
Bu ayetlerden de açıkça anlaşıldığı gibi, mü’min kâfire karşı şiddetli, izzetli, şahsiyetli ve vakarlı; mü’mine karşı ise, şefkatli, merhametli ve alçak gönüllü olmak zorundadır. Mü’minden kibir görse de kibirle karşılık vermez. Onun kibir göstermekle hata ettiğini bilir, bu vartadan kurtulması için ona dua eder. Ama asla ona kibirle karşılık vermez. Çünkü mü’minin mü’mine karşı kibir göstermesi haramdır.
“Eneye binip dalalet vadilerinde koşmak” ise, ene duygusunun küfür ve şirkte kullanılması, bunun neticesi olarak da materyalist ve inkârcı fikirlerin ortaya çıkmasıdır.
İlave bilgi için tıklayınız:
- "Enaniyet asrı" nedir, neden olur? Bu asırda enaniyet neden bu kadar ön plandadır?
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü