"Eski Roma, Yunan'ın iki dehası vardı; O iki ruh, şimdi de cesetleri değişmiş. Alman, Fransız oldu..." Hangi millet hayalperest, hangisi maddeperest? İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Eski Roma’nın dehası, hukuk, medeniyet, idare ve cumhuriyetti. Yunan’ın dehası ise, felsefe, düşünce, fikir ve sefahat idi. Her iki dehanın da müşterek vasfı, çok tanrılı dinlere inanıp, putlara tapmak idi.

Eski Roma devleti asırlarca insanları adaletle, medeniyetle, ahlakla ve cumhuriyetle idare etmiştir. Her ne kadar putlara tapsalar da kontrol mekanizması olarak günah mefhumu yerine, kusur, hata ve yanlış mefhumlarını ikame etmişler, kanunlarıyla asırlarca numune bir hukuk devleti olarak kalmışlardır.

Yunanlılar ise, felsefî dehalarıyla, fikir ve düşünce mihverinde gelişmişler, fikir ve düşüncelerini Romalılara yaymışlardır.

Roma idarecileri bidayette bu felsefî cereyana tedbirler almışlar ise de neticede engel olamayıp serbestiyet tanımışlardır.

Neticede, Yunan’ın ahlaksız olan nefsî ve felsefî fikirleri, Roma’nın insanlarını bozmaya başlamış ve o koca Roma devleti, sefahate ve ahlaksızlığa dayanamayarak çöküp gitmiştir. Hâlbuki Romalılarda faziletin bazı güzellikleri inkişaf etmişti; sefahatten ve ahlaksızlıktan sakınır ve faziletli yaşamayı bir şeref sayarlardı. İskender Yunanistan’ı fethedince, onlardaki ahlaksızlık ve sefahat onları istila etmeye başladı. O güzel ahlak ve faziletin yerine sefahat ve ahlaksızlık hakim oldu. Aile hayatı bozuldu ve tefessüh etti. Ne kanun hâkimiyetleri ne de maddi kuvvetleri onları yıkılmaktan kurtaramadı. O ihtişamlı Roma imparatorluğu yıkılıp dünya sahnesinden silindi.

Tarihin şehadetiyle sabittir ki, düşmana mağlup olmuş nice milletler daha sonra güçlenerek istiklallerini elde edebilmiş, düşmanlarına galip gelebilmişlerdir. Fakat, maneviyattan uzaklaşıp ahlaksızlığa, sefahate, zulme ve adaletsizliğe mahkûm ve mağlup olan bir milletin kendini toparlaması ve güçlenmesi mümkün olmamıştır, olamaz da. Sefahat Roma gibi nice güçlü devletleri tarih sahnesinden silmiştir.

Gerek Roma ve gerekse Yunan dehasının tev’em (ikiz) olan hususiyeti, her iki dehanın insan fikrinin mahsulü olduğu ve çok tanrılı dinlere inanmasıdır.

Bidayette bu iki müşterek vasıf ortaya çıkan iki deha, daha sonra ayrılmıştır. Hatta Hristiyanlık dahi bu iki dehayı birleştirememiş, tarih boyu bazen inançlarda, bazen medeniyetlerde, bazen kültürlerde, bazen idari sistemlerde bazen de mücadelelerde farklılıklar göstermiş, ihtilaf ederek zamanımıza kadar gelmiştir.

Üstadımızın, bu iki dehanın mücessem misali olarak nazara verdiği Alman ve Fransız tabirleri bir temsildir.

Çünkü dünyada bazı milletler kanunun, hukukun ve ilmin temsilcisi; bazıları da felsefenin, sefahatin ve malayaniyatın önderleridirler.

İşte burada Almanlar disiplinde, ilimde ve hukukta, Roma dehasını temsil ederken, Fransızlar ise, ahlaksızlığı ve sefahati temsil edip onun yayılmasına hizmet ediyorlar. Bu nokta-i nazardan Almanlara maddeperest, Fransızlara ise hayalperest nazarıyla bakılabilir.

Buradaki maddeperestlik, putperestlik manasında değildir; hayalperestliğin zıddı olan disiplin, kaidelere itibar ve itaat kastedilmektedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...