"Evet, aynı şeyi -hem musibettir- Allah verir, adalet eder. Çünkü günahımıza, şerrimize zecren ondan vazgeçirmek için verir." Musibet günaha binaen geliyorsa, doğuştan sakat ve özürlü kişilerin günahı nedir? Adalet hususunda bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Günah, musibetlerin yüzlerce sebebinden sadece bir tanesidir. Musibetleri sadece günahlara hasretmek manayı daraltır. Günahların dışında musibeti gerektiren çok sebepler vardır.
Mesela, hastalığın en büyük muktazisi Şafi isminin kendini izhar ve ilan etmek istemesidir. Denizlerin ekşi ve yıkıcı dalgalarının arkasında Allah’ın Celal ve Kahhar isimlerinin de payı vardır. Karın soğuğunda Rezzak ve Mümit isimlerinin rolleri büyüktür... Daha buna benzer çok sebepler böyle ekşi, acı ve sıkıntılı şeylere gerekçe oluyor.
İkinci bir bakış açısı olarak, kader musibeti takdir ederken olayların olmasını beklemez, daha olaylar ve aktörler olmadan kader ezelde takdirini yapar. Yani bir insanın sakat doğması ilerideki suçlarından dolayı olabilir. Kader, geçmiş ve geleceği şimdiki an gibi gördüğü için, plan ve programını ona göre yapar. Bazen kader içinde öfke özelliği fazlaca olan birisini tek kollu olarak takdir edebilir. Ta ileride büyük ve ağır bedel ödemesine mani olmak için olabilir. Bunlar Allah’ın sonsuz rahmet ve adalet kapsamına girdiği için bizim her olayın arkasındaki İlahi hikmeti görüp okumamız mümkün değildir. Ama şunu iyi biliyoruz ki, onun tasarruf ve idaresinde asla zulüm ve haksızlık olmaz. İşte insanlar musibetlerin arkasındaki İlahi hikmet ve şefkati göremeyeceklerinden dolayı Efendimiz (a.s.m) bizi ciddi manada ikaz eder. Mesela;
“Kader hakkında konuşmayın, zira kader Allah’ın sırrıdır. Allah’ın sırrını açıklamaya kalkmayın.”(1)
“Kader hakkında fazla konuşmayın, çünkü sizden evvelkilerin çoğu ondan kaybetmiştir.”(2)
Hem musibete giriftar olmuş birisinin şikayete hakkı yoktur. Zira o ve hayatı Allah’ın birer mülküdür. Allah ise mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. Zulüm, "başkasının mülkünde haksız tasarrufta bulunmak" şeklinde tarif edilmiştir. Halbuki her şey Allah’ın mülküdür. Öyle ise Allah mülkünde dilediği gibi tasarruf edebilir. Buna rağmen Allah insana sayısız nimetler bahşetmiştir; bunun yanında sayısız hikmetlerinin açığa çıkması için bazı musibetleri takdir etmesi adaletsiz ve merhametsiz sayılmaz. Üstelik bu musibetlere bedel bir de sevap ve af karşılığını veriyor.
Dolayısıyla her musibet menfi değildir. Evet, günahlarımıza keffaret olan, ibadet olarak bize sevap kazandıran, acz ve zaafımızı bize hissettirip kendimize getiren musibetler nimettir. Çünkü asıl musibet ve muzır musibet dine gelen musibettir.
Netice, Sakat olarak dünyaya gelen bir çocuk, ileride yapabileceği bir hatasına mani olmak için, anne ve babasının hatalarına keffaret olması için, anne ve babasına sevap kazandırmak için, ahirete hakiki ve mütevazi bir kul olarak gidebilmesi için, musibetten çok sevap kazanmış biri olabilmesi için gibi sebeplerden böyle takdir edilmiş olabilir.
Dipnotlar:
(1) bk. Kenzü’l Ummâl, 1/132.
(2) bk. Tirmizî, Kader, 1.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü