"Evet, şu perişan dünyada, avare nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hamisiz bir surette, âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder?" İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Evet, bütün hakiki saadet ve halis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenâb-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envara, esrara, ya bilkuvve veya bilfiil mazhardır. Onu hakiki tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama manen ve maddeten müptela olur."

"Evet, şu perişan dünyada, avare nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hamisiz bir surette, âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder? İşte bu avare nev-i beşer içinde, bu perişan, fâni dünyada, insan sahibini tanımazsa, malikini bulmazsa, ne kadar biçare sergerdan olduğunu herkes anlar."

"Eğer sahibini bulsa, mâlikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur." (Mektubat, Yirminci Mektup, Mukaddime.)

İman; ulvi hakikatleri gösteren ve derin hadiseleri aydınlatan bir nurdur. Şayet iman nuru insana rehber olmaz ise, hâdiselerin hikmeti, ölümün hakikati anlaşılmaz.

Ölümü hiçlik ve ebedî bir yokluk olarak gören bir kâfir için hayat, meyvesiz bir ağaç gibidir. Kendini sahipsiz ve ölümü hiçlik olarak gören bir insan, “bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder?

Yine kâfirin nazarında zamanın akıp gitmesi, varlıkları yokluk derelerine yuvarlayan dehşetli bir sel gibidir. Geçmiş, varlıkların yokluk mezarlığı hükmündedir. Gelecek ise, karanlık ve insanın başına hangi musibetleri getireceği bilinmeyen bir endişe noktasıdır.

Mümin için ise, bu hayat ebedî ve saadetli bir hayatı netice vermektedir. Ölüm ise; saadet-i ebediyenin başlangıcı, daimî bir memlekete açılan bir kapı hükmündedir. Zamanın akıp gitmesi ise; askerlikteki terhis gibi, vazifesini bitiren, manasını gösteren varlıkların kararlı ve daimî bir memlekete; yani vatan-ı aslileri olan cennete gitmek için bir vasıtadır. Aynı şekilde mü’minin nazarında geçmiş yokluk kuyusu değildir. Zira hiçbir mahluk yok olmuyor, ebedî hiçliğe gitmiyor.

İmanın nuru ile bakılırsa gelecek; karanlık ve insana endişe veren bir hâl değil, bilakis vazifesini ve varlık âlemine çıkmayı bekleyen plan ve programlarla doludur.

Küfrün nazarında ise insan; sahipsiz, gayesiz, başıboş dolaşan bir canavardır. İmanın nazarında ise çok yüksek vazifesi olan, ebede namzet kılınan, ulvi bir gaye etrafında hareket eden aziz bir misafir ve bir halife-i zemindir. İnsanın kalbinde iman yoksa, dünyanın bütün saltanatı onun olsa bir işe yaramaz, manevî yaralarını tedavi edemez.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 9.365
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

zKıyasz
Okutmaya ve teşvik etmek maksadlı parçalar için metin analizi lütfen yapmayınız, maksat o insanın en çaresiz halini tasvir edip nefsi bir çare buldurmaya iten bölümlerdir. Nefs elemi görünce elbette akıl hikmete koşar. 20. Mektubun 2. parçası aklı çalıştırıp bu karanlık içinde tevhid ve Marifet-i Sani için bir yol arasın...Bu parça için izah olamaz, bu karanlık içinde o kari ve okuyucu ağlasa daha iyidir...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
zKıyasz
Mutluluk ve şekavet mabeynindeki farkı belirleyen nefsimin sahibini bilmesidir ey nefsim...Biliyor musun bilmiyorum. Ama hakiki olarak bilsen, ya bilkuvve ya billfiil bir saadete mazharsın...Bunu da bilsen bu da sana kafi gelir ey nefsim. Kanaatın gelmediyse hakikatı aramalısın ey nefsim...
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...