"İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsanın ba’delmevt, Hâlık-ı Rahmân ve Rahime rücûu hakkında ilânat yapan..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İ’lem eyyühe’l-aziz! İnsanın ba’de’l-mevt Hâlık-ı Rahman ve Rahîm’e rücûu hakkında ilanat yapan şu وَ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ۞ وَ اِلَيْهِ الْمَصٖيرُ ۞ وَ اِلَيْهِ مَاٰبِ gibi âyetlerde büyük bir beşaret ve teselli olduğu gibi ehl-i isyana da büyük tehditleri îma vardır."
"Evet, bu âyetlerin sarahatine göre: Ölüm; zeval, firak, adem kapısı ve zulümat kuyusu olmayıp ancak Sultan-ı ezel ve ebed’in huzuruna girmek için bir medhaldir. Bu beşaretin işaretiyle kalp adem-i mutlak korkusundan, eleminden kurtulur."
"Evet, küfrün tazammun ettiği cehennem-i maneviyeye bak! اَنَاعِنْدَظَنِّعَبْدٖى بٖى hadîs-i kudsîsi sırrınca, Cenab-ı Hak kâfirin zan ve itikadını daimî bir azab-ı elîme kalbeder."
"Sonra iman ve yakîn ile Cenab-ı Hakk’ın likasından sonra, rızasından sonra, rü’yetinden sonra mü’minler için hasıl olan lezzetlerin derecelerine bak! Hattâ cehennem-i cismanî, ârif olan mü’min için âsiye kâfirin cehennem-i manevîsine nisbeten cennet gibidir."(1)
İnsan öldükten sonra hiçliğe atılmayıp, “Hâlık-ı Rahmân ve Rahîme rücû” edecek, O’na dönecek, O’nun huzurunda hesap verdikten sonra ebedî saadet veya azap diyarlarına göç edecektir. Bu hakikati haber veren ayet-i kerîmelerde müminler için büyük bir müjde olduğu gibi, küfür ve isyan ehli için de büyük tehditler vardır.
Rücu ile ilgili bu ayet-i kerîmeler ölümün hiçlik olmadığını, insana ihsan edilen hayat nimetinin kabirden sonra da ebede kadar devam edeceğini haber vermektedirler.
Mümin olan insan, bu dünyada da bir cennet hayat yaşar. Allah’ın kulu ve eseri olmak, O’nun yarattığı bu kâinat sarayında O’na misafir olmak, varlık âlemini İlâhî isim ve sıfatların tecellileri olarak görmek, nimetlerden istifade ederken bunları Üstad'ın ifadesiyle “iltifat-ı rahmet” olarak değerlendirmek başlı başına birer saadettirler.
Küfür ehli ise bu saadetlerden mahrum olmakla birlikte, sahipsiz, hamisiz olma, ölümü hiçlik olarak görme gibi pek çok cihetlerle dünyada da bir cehennem hayatı yaşar.
Arif olan bir mümine göre; bir kâfirin bu dünyada çektiği bu manevi elem, cehennemdeki cismanî elemler yanında cennet gibi kalır; yâni imansızlığın manevi elemi ateş azabından çok daha şiddetlidir.
İşaratü'l-İ'caz eserinde geçen aşağıdaki ifadeler bu konumuzu biraz daha açmaktadır:
"Ey arkadaş! Bütün lezzetler imanda olduğu gibi, bütün elemler de dalâlettedir. Bunun izahı ise:
"Bir şahıs, kudret-i Ezeliye tarafından, adem zulümatından şu korkunç dünya sahrasına atılırken gözünü açar, bakar. Bir lütuf beklediği zaman, birden bire, düşmanlar gibi, hastalıklar, elemler, belâlar hücum etmeye başlarlar. Bir medet, bir yardım için müsterhimâne tabiata ve anâsıra baktığı vakit, kasavet-i kalble, merhametsizikle karşılaşır. Ecram-ı semaviyeden istimdat etmek üzere başını havaya kaldırır. O ecram, atom bombaları gibi dehşetli ve heybetli halleriyle gözüne görünür. Hemen gözünü yumar, başını eğer, düşünmeye başlar. Bakar ki, hayatî hâcetleri bağırıp çağırmaya başlarlar. Bütün bütün tevahhuş ederek hemen kulaklarını tıkar, vicdanına iltica eder."
"Bakar ki, vicdanı, binler âmâl (emeller) ve emanî ile dolu gürültülerinden cinnet getirecek bir hale gelir. Acaba, hiçbir cihetten hiçbir tesellî çaresini bulamayan o zavallı şahıs, mebde ile meâdı, Sâni ile haşri itikad etmezse, onun o vaziyetinden cehennem daha serin olmaz mı?"(2)
Küfür ve inkarın iki çeşit azabı vardır: Birisi cismani cehennem, diğeri ise inkar ve küfürden hasıl olan manevi azaptır. Manevi azap ekseri olarak, yokluk ve hiçlik inancından hasıl olan ebedi ayrılık ve yokluğa mahkum olma korkusudur.
Kafirler, beka alemini inkar edip ölümü bir hiçlik ve yokluk gördükleri için, Allah ceza olarak; onların zanlarına ve inandıklarına uygun olarak, yokluğu ve hiçliği sürekli başlarına gelecek bir âfetmiş gibi gösteriyor. Yani Allah, onları cehennemde de her an yok olma tehlikesi içinde bir hal ile azaplandıracak. İşte bu manevi azabın özünde, Allah’tan ve varlık aleminden mutlak ayrılma ve yok olma manası hükmettiği için, maddi ve cismani cehennemden daha azaplı ve daha dehşetlidir.
Allah aşkı ile yanan mümin bir ârife deseler ki; "Ya ebedi olarak yok olup Allah ve varlık aleminden ayrı kalacaksın ve mutlak bir yokluğa düşeceksin ya da maddi cehennemde yanacaksın." İşte arif olan bu mümin ikinci şıkkı seçer, yani cismani cehennemi ebedi ayrılığa değişmez. Allah’tan ebedi ayrı kalmaktansa, cismani cehennemi tercih eder. Yani arif olan bir mümin için, kafirin cismani cehennemi, ebedi ayrılık ve yokluk fikrine nispeten cennet gibi gelir.
Dipnotlar:
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Onuncu Risale.
(2) bk. İşaratü'l-İ'caz, Fatiha Suresi Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar