"Feleğin çarkını çeviren kanun-u İlâhî, senin hatırın için -o pek geniş kanun-u kaderî- değiştirilmez." Ne demektir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsan, umumiyetle hayrı, nefsin istek ve arzularına mutabık, şerri de muhalif olan şeyler olarak değerlendirir. Yani hayır ve şerrin ölçüsünü nefis ve menfaat olarak anlar. Hâlbuki insanın nefsinin arzularının dairesi çok dar ve çok kısadır. Kâinatta o kadar çok hikmet ve maslahat vardır ki, insanın nefsi ve arzuları bunların yanında nokta kadar kalır. Biz kalkıp nokta kadar olan nefsimizi, onun arzu ve isteklerini kâinata miyar ve mühendis tayin ediyoruz. O zaman nefsimizin hoşuna gitmeyen her şeye şer ve zarar nazarı ile bakıyoruz. Bu da hayırları şer, şerleri de hayır zannetmemize yol açıyor.

İnsanın bedeni bu uçsuz bucaksız âleme nisbetle sinek kanadı kadar olmadığı gibi, aklı da bu sonsuz hikmetleri anlamakta yine sinek kanadı kadar olamaz. Bu hissin tatmini için kâinattaki nizam bozulmaz. Feleğin çarkları insanın hissiyatına göre değil, Allah’ın sonsuz irade, kudret ve hikmetiyle hareket ediyorlar. Bizim hissimize kalsa, ne ihtiyarlık olur, ne kış gelir, ne gece…

Ne zelzele olur, ne kıyamet kopar. Bütün bu ve benzeri sonsuz işler hep hikmetlidir ve hepsi insan için nimettir. Aksini istemek nimet değil nıkmettir. Ama insanın hissiyatı bunu ölçecek güçte değildir. Bunu ancak akılları hislerine galip olanlar anlayabilirler.

Mesela sel, zelzele, kıtlık gibi zahiren şer gibi görünen musibetlerin bilinmeyen çok ince ve derin hikmetleri vardır. İnsan bunları göremediği ve sadece nefsine gelen bazı zararları nazara alarak meseleye baktığı için, külliyen şer olarak görüyor. Yağmurun küllî hayır ve neticelerini unutup, selin sebep olduğu zararlara bakarak yağmura külliyen şer diyor. İnsan yağmura sadece nefsine temas eden noktadan bakıyor, umumî ve küllî noktadan baksa, yağmurun şer değil, hayır olduğunu görebilecektir.

Mesela hastalık insan nefsinin hoşuna gitmediği için, nefis onu şer olarak görür. Hâlbuki hastalığın bizim göremediğimiz çok ince ve latif manaları, sayısız hikmet ve maslahatları vardır. İnsana nimetin kıymeti ihsas ettirir, dalalete ve günahlara gitmeye bir perde teşkil eder. Biz bunları nazara almayarak, sadece nefsimize sıkıntı veren bir iki veçhesine bakarak, “bu şerdir” deriz ki, hakikat bu değildir.

Keza sıhhat nefsimizin hoşuna gider ama bize çok zararları da olabilir. Sıhhat, ekser insanların ebedî saadeti kaybetmesinde mühim bir sebeptir. Ama nefse ve zahire göre maslahat ve menfaat gibi durur.

İşte insanın bu dar ve kısa bakışı, arzu ve isteği kâinatın umumi nizamı bozamaz ve kanunlarını askıya alıp geri çeviremez. Meselâ, birisi dese ki: “Allah’ım kar ve yağmur benim asabımdaki hastalıkları tahrik ediyor, bundan böyle sürekli güneşli hava olsun, kar ve yağmuru kaldır.” Elbette hevadan gelen böyle bir dua, Allah’ın küllî bir kanunu olan yağmur ve karı ıskat ve iptal edemez. Kâinatı çeviren büyük kanunları, insanın adi ve hevaya dayanan duaları değiştirip, askıya alamaz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 4.097
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...