Felsefe Nedir, Üstad'a Feylesof Denilebilir mi?
Değerli Kardeşimiz;
Felsefe kelime olarak, hikmet sevgisi ve hikmet arayışı demektir. Istılah olarak ise; tam bir tarifi ve herkesçe kabul edilen bir tanımı yoktur. Her felsefi ekol, kendi açısından ve kendi meşrebine göre tarif yapmıştır. Bu yüzden ortak ve genel bir tarif yapamıyoruz. Ama Risale-i Nur'da, öne çıkan vechesi ile felsefe doğru ve mutlak bilgiye ulaşmanın, ancak akıl ile mümkün olacağını savunan bir düşünce sistemidir.
Felsefe, vahyin terbiye ve riayetine girmez, bir nevi aklı ya da sair bilgi araçlarını vahyin yerine ikame eder. Felsefeye göre insan, aklı ile her şeyi bilebilir ve bulabilir, bu yüzden vahiy ve peygamberin terbiyesine girmeye mecbur değildir. Bu noktadan felsefi ekollerin büyük bir kısmı, dini ve vahyi inkar eder.
Üstad, Risale-i Nur'un çok yerlerinde, akıl ile vahyin mukayesesini yapar, aklın tek başına hakikate ulaşamayacağını kati deliler ile ispat eder. Aklı yıldız böceğine, vahyi ise güneşe benzetir. Şayet akıl kendine itimat edip, vahiyden kendini soyutlar ise; yıldız böceği gibi karanlıklar içine gömülür, kendi azalarını bile göremez hale gelir. Bu hali ile güneşe meydan okuması ise, gayet derecede trajikomik bir durumdur.
İnsan, cüzi aklı ile, Allah’ın sonsuz ilminden gelen vahye meydan okuması ve aklı kendine mutlak rehber görmesi zahir bir yanlıştır. Bunun en güzel delili, felsefe aleminin hakikatleri bulmaktaki acziyet ve zaafiyetidir. Felsefe aleminde her felsefi ekol, diğer ekolleri tezyif ve tenkir içindedir.
Felsefenin dahileri olan Aristo ve Sokrat gibi filozoflar, ilahiyat noktasında ne kadar iptidai ve verimsiz oldukları, eserleri ve fikirlerinde görünüyor. Aristo’nun ilk sebep tezi, Allah’ı anlamak noktasında, ne kadar aciz ve kısır olduklarını gösterir. Kainatta Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellilerini bırak, varlığını bile görmekte zorlanmışlardır. Bu da, soyut aklın vahiy karşısında ne kadar aciz ve zayıf olduğunu gösteriyor.
Halbuki vahiy, her şeyde ve bütün kainatta, Allah’ın varlığını, birliğini, isim ve sıfatların tecellilerini, en ami adama da okutturup ders veriyor. Aristo’nun okuyamadığı ince meseleleri, Kur'an’ın en basit talebesi bile okuyabiliyor.
Bu yönü ile Risale-i Nur'a felsefe kitabı, Üsta'da filozof demek doğru değildir. Yalnız aklı işlettirmek ve hakikatleri kainat yüzünde okumak anlamında, Üstad'a bütün filozoflar toplansa yetişemez. Zira Üstadımızın Üstadı Kur'an'dır. Kur'an, nasıl insan aklı ile mukayeseye gelmez ise; Kur'an’ın hakikatli bir tilmizi olan Üstat ile de filozoflar kıyasa gelmez.
Kur'an ile barışık olan ve istikamet üzere giden felsefe anlamında, Üstad'a filozof demekte bir sakınca yoktur. Üstat felsefeyi müspet ve menfi olmak üzere iki kısma ayırıyor; menfi felsefeye yukarıda değinilmiştir. Müspet felsefe ise; vahyin terbiyesinde ve riayetinde aklı ve sair insani duyguları işlettirmek ve tekemmül ettirmektir. Bu noktada Üstat asrın en büyük filozofudur.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar