"Güya hayat tamamıyla hem ilimdir, aynı halde kudrettir, aynı halde de hikmet ve rahmettir ve hakeza..." cümlesini ve hayatın ilim olmasını nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
Hayat, kâinatın umumundan süzülüp gelen, cami’ bir sanat olmasından dolayı, bütün isimleri izhar ve ilan ediyor. Hayat hem ilimdir, hem kudrettir, hem rahmettir. Yalnız burada, "hayat ilim ve kudrettir" hakikati işleniyor.
Ruhtaki her faaliyette ilim, kudret, hikmet ve rahmet birlikte bulunduğundan, bir cihetle bakılsa sanki ruh tamamiyle ilim, bir diğer cihetle bakılsa kudrettir,…,hikmettir ve rahmettir.
Hayatta bütün sıfatların birlikte bulunması ve birlikte çalışmaları “birbiri içine girme, belki birbirinin aynı olma” şeklinde ifade edilmiştir. Burada ruhun besatetine işaret edilmiştir. Ruh basittir, yani terkip değildir. Organların her birinin müstakil bir vücudu vardır ve birlikte çalışırlar, ama ruhta durum çok farklıdır. Bütün sıfatlar birlikte çalışırlar ama bunların hiçbirinin müstakil varlığı yoktur. Üstad Hazretleri Mesnevî’sinde bu hakikati "terkib içinde besateti … vardır." (bk. Mesnevi-i Nuriye, Hubab) şeklinde ifade etmektedir.
"İşte, hayat bu câmi’ mahiyeti itibarıyla, şuûn-u zatiye-i Rabbâniyeye âyinedarlık eden bir âyine-i samediyettir."
İşte ruhun bu mahiyeti, Cenab-ı Hakk’ın bütün sıfatlarının ve şuunatının da onun mukaddes Zat’ında birlikte bulundukları, bunların müstakil varlıklar olarak düşünülemeyeceği gibi, çok ulvi bir hakikati bizlere ders vermekte, ona ayine olmaktadır.
“Ben semalara ve zemine sığmadım, mümin kulumun kalbine sığdım.” (Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, 2/195)
hadis-i kudsisi de bu çok yüksek ve derin hakikati ders vermektedir. Yani beni sıfat ve şuunatımla ne yerler bilebilir, ne gökler. Ama mümin kulum, kalbine ve ruhuna ihsan ettiğim bu istidat sayesinde bu hakikatleri bir derece bilebilir, uzaktan uzağa da olsa seyredebilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar