"Hak ve hakikat inhisar altına alınmaz. İman ve Kur'ân nasıl inhisar altına alınabilir?" Bu söz ne manaya gelmektedir?
Değerli Kardeşimiz;
Herkesin hak ve hakikat anlayışı farklıdır. Kimse, "Hak yalnız benim mesleğimdir, benim görüşümdür." diyerek, mesleğini başkasına dayatamaz. Dolayısıyla hiçbir devlet de bir otorite gibi davranamaz ve resmî görüşünü hak diye dayatamaz. Hususan devletin din işlerini birilerinin tekeline verip başkalarını o işten men etmesi doğru değildir.
İman ve Kur’an hizmetleri, ancak samimi ve sırf Allah için olursa makbuldür; para karşılığı yapılacak bir resmî muamele değildir. Bu meslek peygamber mesleğidir. Bu konuda onlara riayet esastır. Kur’an’da peygamberlerin bu mesleği şöylece dile getirilmektedir:
Mükâfatın Allah’tan beklenmesi gerektiğine dair:
"Benim mükâfâtımı vermek ancak Allah'a aittir." (Yunus, 10/72; Hûd, 11/29; Sebe' , 34/47)
Hak ve hakikat adına dayatmanın yapılamayacağına dair:
"Peygambere düşen, ancak tebliğ etmekten ibarettir." (Nur, 24/54)
“Peki ama din hizmeti verenlere -mesela imam, vaiz ve müftülere- ücret verilmeyecek mi?” denirse, Üstad’ın şu sözleri ile mukabele edilebilir:
“İ'lem ey din âlimi! 'Ücretim az, ilmime rağbet yok.' diye mahzun olma. Çünkü mükâfat-ı dünyeviye ihtiyaca bakar, kıymet-i zatiyeye bakmaz. Meziyet-i zatiye ise mükâfat-ı uhreviyeye nazırdır. Öyleyse, zati olan meziyetini mükâfat-ı uhreviyeye sakla, birkaç kuruşluk dünya metaına satma.”(1)
Yani imam ve müftü gibi din görevlilerinin aldığı ücret, hayatlarının idamesi ve zaruri ihtiyaçlarının temini içindir; yaptıkları işin karşılığı değildir. Uhrevi işlerin karşılığı ahirette verilecektir. Söz konusu vazifeler o karşılık için yapılıyorsa, o iş ibadet olmaktan çıkar. Üstad bunun için şöyle bir ihlas prensibi vazeder:
“...hizmet-i diniyenin mukabilinde gelen menfaat-i maddiyeyi istemeden ve kalben talep etmeden, sırf bir ihsan-ı İlahi bilerek, nastan minnet almayarak ve hizmet-i diniyenin mukabilinde de almamaktır. Çünkü hizmet-i diniyenin mukabilinde dünyada bir şey istenilmemeli ki, ihlas kaçmasın. Çendan hakları var ki, ümmet onların maişetlerini temin etsin. Hem zekâta da müstehaktırlar. Fakat bu istenilmez, belki verilir. Verildiği vakit de 'Hizmetimin ücretidir.' denilmez."(2)
Dipnotlar:
1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Hubab.
2) bk. Lem'alar, Yirminci Lem'a, Haşiye.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü