"Hâkimâne tekvinî emirlerin, âmirâne hükümlerin, şâhâne kanunların cereyanları" hakkında bilgi vererek izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"... Zerrât ordusundan ve nebatat fırkalarından ve hayvanat taburlarından, tâ yıldızlar ordusuna kadar olan cünûd-u Rabbâniyeden, o küçücük memurlarda ve bu pek büyük askerlerde, hâkimâne tekvinî emirlerin, âmirâne hükümlerin, şâhâne kanunların cereyanları, bedahetle bir hâkimiyet-i mutlakanın ve bir âmiriyet-i külliyenin vücûduna delâlet ederler. Madem bir hâkimiyet-i mutlaka hakikati vardır; elbette şirkin hakikatı olamaz."
"Hâkimane tekvinî emirler"
Kâinatta ne kadar sünnetullah diye tabir edilen tekvini kanun varsa, hepsi Allah’ın emrinde, irade ve kudreti altındadır. Mesela, suyun kaldırma kuvveti ve yerin çekim kuvveti ilahî irade ve kudret ile olmaktadır.
"Amirane hükümler"
Allah kâinattaki hüküm ve kanunlara emreder, onlar da balmumu gibi itaat ederler. Bu kanunların iptali mümkün değildir. Ancak Allah bu hükümleri yürürlükten kaldırabilir.
"Şâhane kanunların cereyanları"
Kâinattaki bütün kanunların tümü hikmet çerçevesinde işlerler. Bu yüzden, her bir kanun şahane ve nimet yüklüdür. Mesela, suyun kaldırma kanunu olmasa gemicilik ve denizcilik ya da denizdeki nimetlerden istifade etmek mümkün olmayacaktı. Allah basit bir kanunla şahane ihsan ve ikramları bize gönderiyor. Yerin çekim kanunu da hakeza sayısız hikmet ve nimeti ihtiva eden bir kanundur.
Kâinatta iki türlü şeriat vardır; Birisi, Allah’ın kelam sıfatından gelen; vahiy ve peygamberler vasıtası ile insanlığa gönderilen dinler, emir ve yasaklardır. Evâmir-i şer’iye; Allah’ın peygamberler vasıtasıyla kullarına bildirmiş olduğu emir ve yasaklardır. Namaz, oruç zekât, hac gibi ibadetler Allah’ın emirleri; zina, kumar, içki, cinayet gibi günahlar da O’nun yasak ettiği çirkin fiillerdir. Dinler, insanların ibadet ve içtimaî hayatlarını tanzim eden ve onlara hakta rehberlik eden semavî emir ve yasaklardır. Bu şeriata uyanlar hem dünya hayatında hem de ahiret hayatında mes’ud ve bahtiyar olurlar.
Diğer şeriat ise, Allah’ın irade ve kudret sıfatından gelen tekvinî şeriattır. Yani adetullah veya sünnetullah dediğimiz kanunlardır. Bunlara “Evâmir-i tekviniye” deniliyor.
Çekirdeğin çatlayıp büyümesi, yıldızların hassas bir şekilde yörünge içinde hareket etmeleri, bütün canlıların hayat şartlarının ve rızıklarının mükemmelen tanzim ve tedbir edilmesi, suyun kaldırma kanunu, yerçekim kuvveti, soğuğun üşütmesi, ateşin yakması, kuvvetin üstünlüğü, çalışmanın servet sahibi etmesi, tembelliğin sefalet ve fakirliğe sebep olması irade sıfatından gelen sünnetullah kanunlarıdır yani evâmir-i tekviniyedir.
Bütün bu emir ve kanunların kâinatta muazzam bir şekilde işlemesi, mutlak bir âmirin ve hâkimin varlığına ve birliğine delildir.
Nasıl bir tabur askerin sergilediği intizamlı hareketler ve disiplinli tavırlar, o taburun komutanına işaret ediyorsa, aynı şekilde kâinatta muazzam bir şekilde işleyen kanunlar da mutlak bir âmirin ve hâkimin varlığını ve birliğini ilan ediyor.
Taburun başında komutan olmazsa, askerlerin nizam ve ahengi birden bozulur ve tabur birden dağılıp gider. Aynı şekilde Allah şu kâinat üzerindeki sonsuz irade, ilim ve kudretini bir an çekse, bütün tekvinî kanunlar ve nizamlar bir anda yerle bir olup yok olur.
Geminin deniz üzerinde yüzmesini, ilahî irade ve kudretin suya kaldırma emrini ve kuvvetini vermesine borçluyuz. Şayet Allah iradesini ve kudretini denizden bir an çekse, bütün gemiler batar.
Askerin başında komutan, bir müessesede âmir, bir okulda müdür, bir şehirde vali olmazsa, nizam ve intizam bozulur. Nizam ve intizam da âmir, müdür ve valinin varlığına işaret eder. Kanun varsa, bir kanun koyucu da vardır; emir de âmiri gösterir...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü