"Havf ve zaaf, te’sirat-ı hâriciyeyi teşci’ eder." cümlesini izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Şerli insanlardan veya düşmanlarımızdan korkmamız ve zaaf göstermemiz onları daha da cesaretlendirir. Zulüm ve baskılarını artırırlar.

Bu düstur mucibince, kendimizi zayıf göstermekten ve korkmaktan uzak tutmamız gerekir. Aksi halde düşmanlarımızın şecaatleri artar, cesaretleri kuvvet bulur ve bizi ezme hususunda daha yiğitleşirler.

Nitekim, Allah Resulü (asm) sahabelerine, ellerini yüzlerine koyarak üzüntülü, mahzun bir halde durmalarını yasaklamıştır.

Nur Külliyatı'nda iki dünya saadeti şu dört esasa bağlanır: ”İman, tevhid, teslim ve tevekkül.”

Bütün varlık âleminin tek yaratıcısı ve maliki olan Allah’a inanan bir insan, hiçbir şeyden korkmaz ve çekinmez. Kendisine düşen tedbir vazifesini yerine getirdikten sonra O’nun kudretine ve rahmetine teslim olur; tevekkül ile neticeyi bekler.

Söz konusu cümlede, “insanlar” denilmeyip de "tesirat-ı hariciye" denilmesi, bunun umumî bir kaide olduğunu ders vermektedir. Bize zarar vermek isteyen insanlar, bu haricî tesirlerden sadece birisidir. Tıp ilminde ‘koruyucu hekimlik’ adında bir dal vardır. Bu dalda, insanın hastalıktan korunmasının yolları üzerinde durulur; bünyenin hastalıklara karşı dayanıklı olmasının çareleri aranır. Doktorların ifadesine göre, nezle virüsü insanın bünyesinde daima mevcuttur. Bünye kuvvetli olduğunda mikrop hiçbir şey yapamaz; tesirsiz kalır. Bünye, zayıf düştüğünde hükmünü icra eder ve insanı yatağa düşürür.

Vesvese hastalığı da bunun gibidir. İnsan, şeytanın vesveselerine karşı kendinden emin oldu mu, o vesveseler, o şüpheler kalbe tesir edemezler. Şeytan o kalbi şüpheye düşüremez. Ama bu konuda biraz zaaf gösterse ve vesveseden korksa, kalbini şeytanın hücumlarına açmış demektir.

Demek oluyor ki, "tesirat-ı hariciye" denilince, iklim şartlarından şeytan vesvesesine kadar uzanan bir silsile hatıra gelir. Bunların tamamına karşı dayanmanın iki esası vardır:

Korkmamak ve zaaf göstermemek.

İnsandaki korku ve sevgi hisleri ya halka yani mahlûkat âlemine yahut Hâlık’a müteveccih olacaktır. Yani insan ya mahlûklardan korkacak ve onları sevecektir yahut Allah’tan korkacak ve O’na muhabbet edecektir.

Allah’ın razı olmadığı ve yasakladığı her şeyden uzak duran kimse, korkunun hakikatine ermiş demektir. Artık bu kul, mahlûkattan korkmaz. Zira âyette de haber verildiği gibi, bütün varlıklar Allah’ın ordularıdır. O emir vermeden hiçbir varlık ona zarar veremez.

Şu var ki, insanlara cüz’î irade verildiği, hem hayrı hem de şerri işlemede serbest bırakıldıkları için, insanlardan gelecek zararlara karşı azamî hassasiyet gösterilmeli, her türlü tedbir, noksansız olarak yerine getirilmeli ve daha sonra Nas Sûresinde ders verildiği gibi, “bütün insanların Rabbi, Meliki ve İlâhı” olan Allah’a sığınılmalı, O’ndan yardım dilenmelidir.

24. Söz’de ifade edildiği gibi; “Halbuki halktan havf ise, elîm bir beliyyedir.” İnsanlardan gelecek muhtemel zararları yahut tabiat hâdiselerinin eliyle uğranılacak musibet ve felaketleri sürekli düşünen ve korkan insan, büyük bir belaya düşmüş demektir.

Her konuda olduğu gibi burada da temel düstur “Vazifeni yap, vazife-i İlâhiyeye karışma.” düsturudur. Biz, menfaatleri celbetmekte ve zararları def etmekte, sadece kendi irademiz dâhilinde olan tedbirleri almakla mükellefiz. Bütün hayır Allah’ın elinde olduğu gibi, bütün zararlar da yine O’nun kahrının ve gazabının neticeleridir. Öyle ise, ilâhî rahmete mazhar olmak ve yine ilâhî azaptan kurtulmak için neler yapmamız gerekiyorsa, bunları yerine getirmeliyiz. Bundan sonraki safhada bize düşen tek vazife, “Kaderin her şeyi güzeldir.” deyip, her türlü neticeyi rıza ve memnuniyetle karşılamaktır.

Zelzeleden korkmak yerine, arzın Rabbinden korkmak, O’na isyandan uzak durmak gerekir.

Fırtınadan korkmak yerine, hava unsurunun sahip ve malikinden korkmak, O’nun rızasını kazanmaya ve gazabını celbedecek hallerden uzak durmaya çalışmalıyız.

Keza, ölümden korkmak yerine “Mümit” olan Allah’tan korkmalı, emirlerine dikkatle uyup, yasaklarından hassasiyetle kaçınmalıyız.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...