"Hayat kesret tabakatında bir tecelli-i vahdettir ve kesrette ehadiyetin bir ayinesidir..." cümlesini nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
Kesret ve vahdet birbirine mukabil iki mefhumdur. Kesret çokluk, vahdet birlik demektir.
Tevhidin hakikatine varamayanlar şu âlemde birbirinden farklı çok şeyler görürler, bunlara bir mana veremezler. Tevhidin hakikatını yakalamış zatlar ise, kesretten vahdete ulaşırlar. Bütün rakamların "bir"in görüntüsü olması gibi, her şeyin Allah'ın isimlerinin tecellilerinden ibaret olduğunu anlarlar.
Şu gördüğümüz şeyler aslında yüz küsur elementin görüntüsüdür. Bu elemetleri de başlangıçta hidrojen gibi basit bir asla irca etmek mümkündür. Bu cihetle bile bakıldığında nazarlardan kesret kalkar, vahdet görülür. Keza, yedi renk süratle çevrilse beyaz renk görülür. Yedi renk kesret, beyaz renk vahdettir. Onun gibi, bütün ilahi sıfatlar Cenab-ı Hakk'ın zatında müttehittir. Kesrette vahdeti yakalayan kimseler için "Dışı sahra-yı kesrette, içi umman-ı vahdette." tabiri kullanılır.
KESRET:
Kesret çokluk demektir, vahdet ise birlik. Beş parmak dediğimiz zaman kesreti ifade ederiz. Bunlar bir elde vahdete ererler ve artık bir tek isim alırlar. Yüz trilyon hücre kesreti ifade eder. Bunların tümü bir bedende yer alırlar ve yine bir tek şey olarak anılırlar. Sayısız denecek kadar çok yıldızlar gökyüzünde vahdete ererler. Sayısız rızıklar, Rezzak isminin birer tecellisi olmada birleşirler. Bütün hayatlar da Muhyî isminin tecellisi olmada vahdete ererler. Bütün mahlukatın tek bir Halık’ı, bütün mülk âleminin tek bir Maliki,..olduğuna inanan insanlar kesretten vahdete ermişlerdir.
VAHDET:
“Birlik.”
“Yalnızlık. Tek olma (Çokluğun zıddı.)
“Tasavvufta: Kalbini tamamen Allah ile meşgul etme hâli.”
“Tevhid ve vahdette cemal-i ilahi ve kemâl-i Rabbani tezahür eder...”(1)
Tevhid, “Birleştirme, birlikte düşünme, bir araya getirme” gibi manalara gelir. Vahdet ise birlik demektir.; zıddı kesrettir.
İkinci Şua'da bu konuda üç tane harika misâl verilir: Şifa, rızık ve hidayet.
Bu nimetler, tek bir insan için düşünüldüğünde de yine Allah’ın Rezzak olduğunu, Şafi olduğunu ve Hadi olduğunu gösterirler, ama bu ihsanlara mazhar olanların tamamı birden nazara alındığında, aynı hakikatler daha mükemmel olarak ve çok daha ileri bir marifetle insanın kalp âlemine ve ruh dünyasına hükmederler.
Bu üç misali bütün hadiselere ve bütün mahlukata tatbik edebiliriz.
Hayat verme, ölümü tattırma, şekil verme, güzelleştirme, ikram etme, mağfiret etme, aziz etme, zelil kılma ve daha nice hadiselere mazhar olan bütün fertleri birlikte düşündüğümüzde, sırr-ı vahdetle, karşımızda çok daha yüksek ve çok daha geniş tefekkür tabloları ve marifet levhaları buluruz.
“Tevhid ve vahdette cemâl-i ilahi ve kemal-i Rabbani tezahür eder.” cümlesine bu nazarla baktığımızda, kâinatın tamamını bir kitap, bir fabrika yahut bir insan-ı ekber olarak değerlendirebilir ve bu kitabın harflerini, bu fabrikanın aletlerini ve bu muhteşem insanın organlarını tek tek tefekkür etmekten elde edeceğimiz marifetin çok daha fazlasını elde edebiliriz.
1) bk. Şualar, İkinci Şua, Birinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar