"Maahaza hüceyreden tut, âleme kadar her bir şeyin bir nevi vahdeti vardır. Öyle ise, Sâni de vâhid olacaktır. Çünkü vâhid ancak vâhidden sudûr eder." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Maahaza hüceyreden tut, âleme kadar her bir şeyin bir nevi vahdeti vardır. Öyle ise, Sâni de vâhid olacaktır. Çünkü vâhid ancak vâhidden sudûr eder..."(1)
Kesret çokluk, vahdet ise birlik demektir. Kesreti meydana getiren fertlerin bir plan dâhilinde ve maksuda yönelik olarak bir araya getirilmesiyle bir tek şey meydana gelir. O şeyin vahdeti vardır, onda bölünme düşünülemez. Mesela, bir hücre milyarlarca atomun bir araya getirilmesiyle meydana geliyor. Artık o atomlar topluluğu bir tek isimle anılmaya başlarlar: Hücre.
Hücrenin vahdeti vardır; o halde onun yaratıcısı da bir olacaktır. Hücrelerin bir araya getirilmeleriyle bir organ mesela, bir kol ortaya çıkıyor. Artık o kol trilyonlarca hücre değil, bir tek koldur. Onun hücrelerinin sânii de birdir.
Misallerimizi artırabiliriz. Yıldızlar kesret, sema vahdettir. Gezegenler kesret, Güneş sistemi vahdettir. Bütün bu vahdetler Allah’ın birliğini haber vermekte ve O’na delil olmaktadır.
Üstad Hazretlerinin “kitab-ı kâinat ve kelimat-ı kudret” gibi ifadelerinden hareketle konuyu, bir kelime, bir cümle yahut bir kitap üzerinde ele alalım.
Bir kelime beş harften meydana gelmişse, beş rakamı kesreti ifade eder, ama bu harflerin bir mânaya hizmet etmek üzere bir araya getirilmeleriyle kelime ortaya çıkmıştır. Şimdi, bu beş harfli kelimenin iki harfini bir zatın, üçünü de bir başkasının yazdığına ihtimal verilebilir mi?
On kelimelik bir cümlenin de tamamı aynı zatın ilminde teşekkül ettirilmiş sonra yazıya dökülmüştür. Bunların da bir kısmını başkalarının yazdıklarına ihtimal verilemez.
Bu hakikate misal olmak üzere Üstad Hazretleri konunun devamında kâinat kitabından bir kelime olan ağacı misal vererek buyuruyor ki:
"Ağacın o semereleri, ya vahdete isnad edilir. Yani neşvünema kanunuyla ağacın kökünden, kök de çekirdekten, çekirdek de evamir-i tekvîniyeyi temessülden, evâmir-i tekvîniye de 'Kün' emrinden, 'Kün' emri dahi Vâhid-i Vâcib'den sâdır olmuştur."(2)
Bir ağacın bütün dal ve yaprakları kesrettir, ama bunların tümü bir tek ağaç olarak boy gösterirler, ağaçta vahdete ererler. O ağacın bazı dallarını, bir kısım yapraklarını başka İlahlara isnad etmeyi hangi akıl kabul edebilir!?.
Diğer taraftan bu onlarca dal, yüzlerce yaprak bir tek çekirdekten çıkmıştır. O çekirdekte ağacın bütün programı tekvinî emirle kaydedilmiştir. Bu çekirdeğin ağaç olması ise “kün” emriyle, yani Vâhid-i Vâcib olan Allah’ın irade ve kudretinin taallukuyla gerçekleşmiştir. Ne o çekirdekteki manevî plan birden fazla İlahın eseridir, ne de ondan çıkan muhteşem ağaç.
Dipnotlar:
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Habbe, Zeylü'l-Zeyl.
(2) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü