"Hayat lezzetinde serçe kuşuna yetişmeyen" Ne demektir? Niçin başka kuş değil de serçe?
Değerli Kardeşimiz;
Hayatın gayesi iman ve ibadet, neticesi ise; taşı, toprağı ve ağacıyla hayattar olan ebedî saadettir. Yoksa hayat şeceresi; şuur sahipleri hususan insan hakkında meyvesiz, faydasız, hakikatsız olmak lazım gelecek.
Gerçi kolibri kuşu ondan daha küçüktür, ama "Kolibri kuşuna yetişemezsin" denilseydi, çoğu insan bu kuşu bilmediğinden maksat tam olarak olarak anlaşılmazdı.
Kur'an-ı Kerim'de de sinek şöyle nazara verilir:
"Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır." (Hac, 22/73)
Aslında sinekten daha küçük varlıklar vardır ama sinek umumun bildiği bir varlık olduğu için misal olarak o verilmiştir.
İnsana verilen duygu ve latifeler, âza ve cihazlar diğer varlıklara nazaran çok yüksek olmakla birlikte, insan dünyevî yaşayış itibariyle bir serçe kuşuna yetişemiyor. Çünkü o serçe kuşunda geçmişin elemi ve geleceğin endişesi yok.
Serçe kuşu son derece küçük bir kuştur. Yer, içer, keyfine bakar ve hayattan tam bir lezzet alır.
Halbuki insanda en büyük bir nimet olan akıl dahi, geçmiş zamanın hüzünlerini ve gelecek zamanın korkularını düşünmekle onun kalbini devamlı incitip, bir lezzete dokuz elem karıştırdığından en musibetli bir bela olur. Bu ise yüz derece batıldır. Demek bu dünya hayatı, ahiret hayatını ispat ediyor. Kudreti ve şefkati sonsuz olan Allah, insanın en küçük ihtiyacını karşılayıp, onun en büyük gayesi olan ebedî yaşama arzusunu -hâşâ- hiç ihmal eder mi? Madem dünyada hayat var, elbette insanlardan hayatın sırrını anlayanlar ve hayatını suistimal etmeyenler dar-ı bekada cennet-i bakiyede, hayat-ı bakiyeye mahzar olacaklardır.
Canlılar içerisinde âhirete en fazla mahsul gönderen insan nev’idir. İnsanın aklı ve kalbi, görmesi, işitmesi gibi her bir hissi de âhiret hesabına bir vazife yapmakta, sahibini ya cennete yahut cehenneme hazırlamaktadır. Sevgi, korku, hırs, hased, şefkat, merhamet, merak, endişe, tevazu, kibir, cömertlik, cimrilik gibi binlerce hissin her birisi insan için hem bir sermaye, hem bir imtihan vesilesidir. Kalbi ve aklı yanında bütün his dünyasını Allah’ın emir ve rızası dâiresinde kullanabilen kâmil bir mü’min, melekleri çok gerilerde bırakan manevî makamlara erişir.
Bu iki cihetten gaflet ederek sadece nefis namına ve isyan yolunda ömür geçirenler ise hayvanlardan aşağı düşmekle kalmaz, bazen şeytanları bile geride bırakacak kadar alçalırlar.
En üstün varlık, ahsen-i takvimde yaratılan insandır. İnsan, bu üstün yaratılışının şükrünü yerine getirmeye çalışmalı ve hayatını ebedî âlem hesabına en iyi şekilde değerlendirme konusunda hassasiyet göstermelidir.
“Hayat-ı dünyeviyeye hasr-ı fikr” eden, yâni aklını sadece dünyanın üçüncü yüzü için kullanıp çok ehemmiyetli diğer iki yüzü dikkate almayan insan, o çok büyük hayat sermayesini zayi’ etmiş olur. Dünyadan edindiği zevk ve lezzet de hayvanlardan çok aşağı mertebede kalır.
“Demek, ahsen-i takvîm sûretinde yaratılan insan, hayat-ı dünyeviyeye hasr-ı fikr etse, yüz derece, sermayece hayvandan yüksek olduğu halde, yüz derece, serçe kuşu gibi bir hayvandan aşağı düşer.” (23. Söz)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar