"Ve sermayece ve cihazatça serçe kuşundan mesela, yirmi derece ziyade ve bu kâinatın ve zîhayatın en mühim, yüksek ve ehemmiyetli mahlûku olan insan,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan iman, marifet ve ubudiyet için yaratılmış; ebedî hayatı kazanması için de harika cihazlarla, eşsiz latifelerle ve mükemmel duygularla donatılmıştır.
"Evet, insana verilen bütün cihâzât-ı acîbe, bu ehemmiyetsiz hayat-ı dünyeviye için değil, belki pek ehemmiyetli bir hayat-ı bâkıye için verilmişler."
İnsan, beden yönüyle hayvanlardan çok ileri ve mükemmel olmakla birlikte, onun diğer canlılardan asıl üstünlüğü ruhuna takılan manevî cihazât yönüyledir. İnanan bir kalp, mahlûkatı ve hâdiseleri düşünüp değerlendiren bir akıl, gördüğü ve öğrendiği her şeyi koruyan bir hafıza, aczini ve fakrını bilip Rabbine teveccüh eden bir vicdan, yapacağı şeyleri önceden planlama, karar verme ve tatbik etme hususiyetine sahip bir ilim ve irade gibi daha nice manevî cihazlar ve kabiliyetler hayvanlarda yoktur. Bunlara sahip olmayan hayvanların bu dünyada rahat bir hayat geçirmeleri, geçmişin elemlerini hiç hatırlamayıp, istikbalden endişe etmemeleri, dünya hayatı için gerekli şeyleri hazır bulmaları, bu konuda bir gayret içine girmemeleri gösteriyor ki, insan bu dünyaya sadece rahat bir şekilde ömür sürmek için gelmemiştir. Ondaki her cihazın, her latifenin çok gayeleri ve hikmetleri vardır.
“Demek, ahsen-i takvîm sûretinde yaratılan insan, hayat-ı dünyeviyeye hasr-ı fikr etse, yüz derece, sermayece hayvandan yüksek olduğu halde, yüz derece, serçe kuşu gibi bir hayvandan aşağı düşer.”
İman, ubudiyet, ilim ve tefekkür gibi ulvî hasletlerden mahrum olan, bu kadar harika ve çok kıymettar hayat sermayesini sadece dünyanın zevk ve sefasına harcayan insan, o büyük sermayeyi zayi etmiş olur. Dünyadan edindiği zevk ve lezzet de hayvanlardan çok aşağı mertebede kalır. Zira bu cihetten insan serçe kuşuna bile yetişemiyor.
İnsan iman ve ibadette çok değerli bir varlık iken, zevk ve sefa konusunda hayvandan yüz derece daha aşağıdır. Buradaki mesele rakam değil, insan ile hayvanın mukayesesidir. Yirmi yerine yüz de desek bin de desek hiç fark etmez.
Birinci cihette, yani iman ve ibadette hiçbir canlı, insana yetişemez. Bu noktada en üstün varlık, ahsen-i takvimde yaratılan insandır. İnsan, bu üstün yaratılışının şükrünü yerine getirmeye çalışmalı ve hayatını ebedî âlem hesabına en iyi şekilde değerlendirme konusunda hassasiyet göstermelidir.
İkinci cihet itibariyle, canlılar içerisinde âhirete en fazla mahsul gönderen insan nev’idir. İnsanın aklı ve kalbi, görmesi, işitmesi gibi her bir hissi de âhiret hesabına bir vazife yapmakta, sahibini ya cennete yahut cehenneme hazırlamaktadır. Sevgi, korku, hırs, hased, şefkat, merhamet, merak, endişe, tevazu, kibir, cömertlik, cimrilik gibi binlerce hissin her birisi insan için hem bir sermaye, hem bir imtihan vesilesidir. Kalbi ve aklı ile beraber bütün his dünyasını da Allah’ın emir ve rızası dâiresinde kullanabilen kâmil bir mü’min, melekleri çok gerilerde bırakan manevî makamlara erer.
Bu iki yüzden gaflet ederek sadece nefis namına ve isyan yolunda ömür geçirenler ise hayvanlardan aşağı düşmekle kalmaz, bazen şeytanları bile geride bırakacak kadar alçalırlar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü