Hayatın “iman-ı bilkader” rüknüne nasıl baktığını açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Hem hayat, iman-ı bilkader rüknüne bakıyor, remzen ispat eder. Çünkü madem hayat âlem-i şehadetin ziyasıdır ve istilâ ediyor; ve vücudun neticesi ve gayesidir..." (Lem'alar, Otuzuncu Lem'a, Beşinci Nükte)

Bilindiği gibi, kader; “ezelden ebede kadar gelmiş ve gelecek her şeyin İlâhî ilimde takdir edilmesidir.”

Bu kâinat, hayatı netice verecek bir şekilde planlanmış, ona göre tanzim ve terbiye edilmiştir. Nur-u Muhammedî (asm) denilen ilk mahlûkun yaratılmasıyla kâinatın bir bakıma temeli atılmış, daha sonra altı gün ile tabir edilen altı devrede halden hale girmiş, genişlemiş, büyümüş, sema yıldızlarla donatılmış, zemine su ihsan edilmiş, etrafı atmosferle kuşatılmış böyle daha nice icraatlarla bu âlem hayata münasip bir şekil almıştır. Bütün bunlar Allah’ın takdiriyle olmuştur. Allah, sonsuz ilmi ile hayatı ve yaratacağı hayat sahiplerini bildiği için, bu âlemi onlara en uygun biçimde takdir etmiştir. Elementlerin özelliklerinden, toprağın bakterilerle kaynaşmasına kadar her şey hayata göre takdir edilmiştir.

Bir eli parmaklarıyla, eklemleriyle, hücreleriyle en faydalı ve en hikmetli şekilde takdir ve terbiye eden Allah, insanın hayat yolculuğunu da bütün safhalarıyla takdir etmiş, kader kalemiyle yazmıştır. Ana rahmindeki dokuz aylık dönemde geçirdiği safhalardan, dünyaya geldiğinde annesinin sinesinde sütünü hazır bulmasına, gençlik ve ihtiyarlık safhalarından geçip kabir âlemine göçmesine, oradan haşir meydanına çıkıp mizana tabi tutulmasına ve daha ötesine kadar her şey İlâhî bir takdirle cereyan etmektedir ve edecektir.

Sonunda bitki hayatıyla başlayan ihya (hayat verme) icraatı ile milyonlarca hayvan türü vücuda gelmiş ve en sonunda da insan yaratılmıştır. İnsanın hizmetine verilen hayvanların, bu hizmeti en güzel şekilde yapacak şekilde yaratılmaları da yine İlâhî takdir ile olmuştur.

Kaderin maziye bakan yönü böyle olmakla birlikte, istikbalde dünyaya misafir gelecek mahlûkat kafileleri ve onların hayat şartları da yine İlâhî kader ile takdir edilmiştir. Misafirhanenin canlılar yaratılmadan önce geçirdiği safhalar ilim ile hikmet ile takdir edildiği gibi, istikbalde vuku bulacak hâdiseler, kâinatın geçireceği safhalar ve onda misafir olacak canlılar da her yönleriyle İlâhî ilimde takdir edilmişlerdir. Yani, mazi gibi müstakbel de kader dairesindedir.

Mazideki faaliyetlerin neticesi olan tohumlardan, yumurtalardan, nutfelerden istikbal muhlûkatı yaratılacak, dünyaya yeni canlılar konacak ve göçeçeklerdir.

Hayatın faaliyeti bu dünya ile de sınırlı kalmayacak, bu fani hayatı bir baki hayat takip edecektir. O hayat da yine bütün safhalarıyla kader ile planlanmıştır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 3.955
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

muratkul

Kader hayatın oluşmasındaki proğram olduğundan mı hayata bakıyor ve canlıların yaratılma sebeblerine baktığından mı kadere bakıyor,yoksa bu hayat kaderde ki ilmi vücutlara baktığından ilmi vücutlarında manevi bir hayata mazhar olmasından dolayı mı hayat kadere bakıyor

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Mesela Sinan ve Süleymaniye, ikisi de birbirine delildir. Önce, Sinan’ın o yüksek dehasını, mimarlıktaki fevkalâde maharetini, sanat inceliklerine harikulâde vukufiyetini inceliyor ve onu bu yönüyle tanıdıktan sonra, “Elbette böyle bir ruhtan, şöyle bir eser çıkar.” diyerek, Süleymaniye’yi gösteriyoruz. Burada müessirden esere, bir başka ifade ile sebepten neticeye bir istidlâl söz konusudur. İşte bu istidlale “bürhan-ı limmî” denilir.

Yahut, önce Süleymaniye’yi bütün yönleriyle inceliyor, ondaki sanata hayran kalıyor ve sonunda şu hükme varıyoruz: “Böyle muhteşem bir eserin mimarı, elbette büyük bir dahi, eşsiz bir sanatkârdır.” Bu defa eserden müessire, neticeden sebebe bir istidlâl söz konusu olmuştur. Bu istidlale ise “bürhan-ı innî” denilmektedir.

Kader hayatı oluşturmak için hayatın levazımlarını tanzim ediyor hayat için gerekli bütün planların çizim işini yaparak hayata zemin hazırlıyor bu yönü ile kader hayata delalet ediyor. Buna bürhan-ı limmi deniliyor.

Hayat muazzam yapısı muazzam düzeni muazzam hikmet ve gayeleri ile kaderin varlığına inni bir delil oluyor. Yani hayattan kadere gidilen bir yol oluyor.

Birde hayat sıfatının ilm-i İlahide bir tecellisi var ve bu tecelli sayesinde vücud-u ilmi denilen malumatlar ince bir hayata mazhardırlar ama bu çok ince çok derin çok zor bir meseledir. Bizim bu tecelliyi tam manası ile kavramamız mümkün değildir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...