"Hem de vakta hikmet-i Yunaniyeyi Müslüman etmek için Me'mun'un asrında tercüme olundu. Fakat pek çok esatîr ve hurafatın menbaından çıkan o hikmet..." Devamıyla izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Hem de vakta hikmet-i Yunaniyeyi müslüman etmek için Me'mun'un asrında tercüme olundu. Fakat pek çok esatîr ve hurafatın menbaından çıkan o hikmet, bir derece müteaffine olduğundan safiye olan efkâr-ı Arabın içlerine tedahül ettiğinden, bir derece efkârları karıştırdığı gibi tahkikten taklide bir yol açtı. Hem de âb-ı hayat olan İslâmiyetten kariha-i fıtriyeleriyle istinbat etmeye kabil iken, o hikmetin telemmüzüne tenezzül ettiler."(1)

Abbasi halifelerinden bazıları, felsefeyi meslek edinmiş Mutezile mezhebine mensup idiler. Yunan Felsefesi ile meşgul olan Mutezile imamları Abbasi Halifelerinden Me’mun döneminde Yunan Felsefesini Arapçaya tercüme ettiler. Araplar bu tercümeler sayesinde ilk defa Yunan Felsefesi ile karşılaştılar.

Ve bu karşılaşmadan sonra Arapların bakir ve safi olan düşünce yapıları Yunan Felsefesine bulaşmış, mitolojik ve hurafeler ile karışmaya ve körelmeye başlamıştır.

Sadece Kur’an ve sünnetle gözlerini açmış ve ona odaklanmış olan Arap düşünce yapısı, zamanla değişik kültür ve Yunan felsefisinin karmaşık ve kaotik düşünceleri ile kirlenmiş, bunun neticesi olarak tahkikten taklide geçmişlerdir.

Mutezile imamları, hayat suyu olan İslâmiyet’ten fıtri ve doğal kavrama yeteneğine kabil iken, hurafe ve mitoloji ile karışık Yunan felsefesine talebe olmaya yöneldiler. Böylece kendilerine yazık ettikleri gibi İslam aleminin fikir açısından karmaşaya düşmelerine de sebep oldular.

Oysa sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin, Kur’an ve sünnete ram oldukları için, hem manen hem fikren hem de ahlaken insanlığın en seçkin ve en olgun makamlarına eriştiler. Bu üç dönemden sonra Müslümanların fikir ve düşünce dünyası safilikten çıkıp karmaşık ve kaotik bir yapıya girmiştir. İlk üç dönemde ehli tahkik ve ehli içtihat olan Müslümanlar, bundan sonra ehli taklit ve felsefenin küçük bir talebesi olmuşlardır.

Manevi sahada Kur’an ve sünnet Güneş iken, insan aklına dayanan felsefe ise zayıf ve sönük bir mum gibidir. Güneşi kafi görmeyip mum ışığına sığınan ve onunla kendini ve başkalarını aldatan Mutezile imamlarına yazıklar olsun...

(1) bk. Muhakemat, Birinci Makale, Üçüncü Mukaddime.

İlgili ders videosu için tıklayınız:
Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (4.Bölüm)

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...