"Hem küllî zikir,.. Hem geniş fikir,.. Hem kudsî hikmet,.." nurlarının Risalelerin içinde olmasını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Yirmi İkinci Söz tashih edilirken dinledim. Gördüm ki, içinde hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli iman dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye gibi nurlar var." (Kastamonu Lahikası, 161.Mektup)
Zikir Allah’ı anmak, hatırlamak ve tefekkür etmek manalarına geliyor. Risale-i Nur'un bütün parçaları bu mahiyettedir. Mesela, Tabiat Risalesini okuyan birisi hem imanını kuvvetlendirir hem de küllî bir zikir ve tefekkür etmiş olur.
Hikmet bir şeyin faydalı ve mânalı olmasıdır. Kudsî hikmet ise, o faydayı ve manayı vereni görmek ve bulmak demektir. İnsanlık eşyanın hikmetlerini görüyor, ama o hikmetleri eşyaya takan Hakîm ismini göremiyor. Mesela, elmanın faydası, bedene vitamin olması ve dile hoş bir tat vermesidir. Bu ve benzeri faydalar elmanın hikmeti; onun birisi tarafından ihsan ve ikram edildiğini anlamak ve görmek ise kudsî bir hikmet oluyor.
"Evet, nimet içinde in'am görünür; Rahman'ın iltifatı hissedilir. Nimetten in'ama geçsen, Mün'im'i bulursun. Hem her eser-i Samedânî, bir mektub gibi, bir Sâni'-i Zülcelâl'in esmâsını bildirir..." (17. Söz)
İn’am; nimetin verilmesi, ikram ve ihsan edilmesi demektir. Bir nimeti bu mânada değerlendiren insan, bu ikram ve ihsan mânalarını ne ağaca, ne toprağa veremeyeceğinden o nimette Rahmân olan Rabbinin iltifatını hisseder. Böylece nimetten in’ama geçer ve o nimetin hakiki sahibi ve yaratıcısı olan Mün’imi bulur.
Aynı şekilde, yeryüzüne serilen yahut gökyüzünü süsleyen ve her biri bir san’at mu’cizesi olan İlâhî eserleri tefekkür eden insan, onların taşıdığı derin mânaları, san’at inceliklerini ne ölü elementlere, ne de şuursuz sebeplere vermeyip hepsini Allah’tan bilir; onları O’nun mahlûkları ve eserleri olarak değerlendirir. Böylece nakıştan mânaya geçerek esmâ tecellilerini okur ve Müsemma’yı, yani o isimlere sahip olan Allah’ı bilir ve tanır.
O nakışlarda evvela güzellik ve süslendirme nazara çarpıyorsa, nakıştan mânaya geçince Müzeyyin ismiyle Allah’ı bulur.
O nakışlarda kudret ve azamet hâkim görünüyorsa, Kâdir ve Azîm isimleriyle Allah’ı bulur.
Risale-i Nurlar hikmet ile Hakîm ismi arasında köprü vazifesi görüyor. Risale-i Nur'un her bir eczası kudsî bir hikmettir; nimet içinde nimeti vereni gösteriyor.
“Geniş fikir” ifadesi ise, Risale-i Nur'un cüzî-küllî, has-âmm metodunu çok iyi kullanarak, insan zihnini geniş ve küllî düşünebilme istidadına ulaştırmasıdır.
Meselâ; bir çiçeği ele alıp onun üzerinde İlahî isimleri gösterdikten sonra, küllî olan diğer çiçeklere, oradan bitkilere, oradan canlılara, oradan bütün kâinata intikal ettirerek geniş bir fikir sahası teşkil ediyor.
Bu yüzden Risale-i Nurlarda "küllî zikir", "geniş fikir", "kudsî hikmet"ler vardır...
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü