"Buranın bir Hüsrev’i olacak derecede ihlas ve irtibat ve iktidarı gösteren Küçük Hüsrev Mehmed Feyzi isminde..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Buranın bir Hüsrev’i olacak derecede ihlâs ve irtibat ve iktidarı gösteren..." cümlesi;

Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur'un ilk yazılmaya başlandığı zamanlardaki talebelerinden numune misal örnekler vererek, diğer talebelerine şevk ve gayret vermek amacıyla taltif ediyor. Çünkü mühim bir işte ilk görev alanlar, herkesin tedirgin olup çekildiği bir zamanda ilk cesaret ve hamiyet gösterenler çoğu zaman sonrakilere göre kıymetlidir.

Sonraki gelenler yüksek hizmet ve gayretlerinden dolayı "Evet, sen öyle bir gayret ve himmet ettin ki ilk hizmette gayret edenler gibi..." denilmesi, elbette denilene ehemmiyet verdiği ve o da bu şerefe nail olduğundan memnuniyet duyduğunun işaretidir.

Misal olarak: Emirdağ Lahikası'nda "ikinci bir Hüsrev olan Mustafa Osman'ın mektubunda" ibaresi ve "hulusi-i salis üçüncü bir hulusi Abdullah çavuş" veya Bediüzzaman bazı talebelerine "bir Küçük Said" gibi tabir ve taltifler, Risale-i Nur'da gözümüze çarpıyor.

Bu Mektupta da Mehmed Feyzi Ağabey'e "küçük bir Hüsrev" hitabı kullanılmış.

"Mektubunuzda feyzi ismini gördük" ibaresi:

Bediüzzaman Hazretleri, Feyzi Ağabey yanındayken "Senin vazifen Risaletü'n-Nur hesabına askerliktedir." diye askere gönderiyor. Askerden gelince Üstad'ı 2. ziyaretinde, Ispartalı ağabeylerin mektuplarında, askerden gelmediğini bilmeden Feyzi ismi yazıyor. Üstad Hazretleri de bunu tevafuk olarak alıp, yine Risale-i Nur'da bu gibi tevafukların hizmetimize alamet-i makbuliyet olduğunu söylüyor.

Tevafuklara Risale-i Nur'dan Misaller

1. Risale-i Nur'un mühim bir talebesi Köroğlu Ahmed'e bir miktar yoğurt hem teberrük hem tayin olarak verdik. Daha elinde yoğurdu tutarken Risale-i Nur'un masum talebelerinden Hilmi'nin mahdumu Ahmed, elinde öteki Ahmed'e verdiğim miktar yoğurtla kapıyı açtı.

2. Hâfız Ali demiş: "Risale-i Nur'un bir kerametidir, öküze et ve arslana ot atmaz. Öküze ot verir, arslana et verir. O arslan hocanın en evvel İhlas Risaleleri eline geçmiş."

İşte Hâfız Ali'nin bu mektubunu aldığımdan ya altı ya yedi gün evvel, Karadağ'dan inerken birden diyordum: "Yahu! Ata et, arslana ot atma; arslana et, ata ot ver." Bu kelimeyi beş altı defa hoşuma gitmiş tekrar ediyordum. Ya Hâfız Ali benden evvel yazmış, bana da söylettirdi veyahut ben evvel söylemişim, ona yazdırılmış.(bk. Kastamonu Lahikası, 162. Mektup)

Bu gibi misaller Risale-i Nur'da çokça vardır.

Hem madem tevafukta bir inayet-i hassa ve iltifat-ı Rahmanî Risale-i Nur'a karşı tezahür etmiş. O iltifata karşı hiss-i şükran ve memnuniyet ve müteşekkirane sevinç, ne kadar ifratkârane de olsa israf olamaz…

Her şeyde –ne kadar cüz'î de olsa– bir kast ve iradenin cilvesi bulunmasıdır; tesadüf, hakiki olarak olmamasıdır…

İkincisi:

Bu Mektupda Bediüzzaman Hazretleri, hizmetin bir rüknü olan bir ağabeyin çokça tekrar ile aklına gelmesini hissikablelvuku ile bir rahatsızlık olarak hissetmiş.

Bu gibi misaller Risale-i Nur'da mevcuttur. Misal olarak:

  • Hattâ bir hiss-i kable'l-vuku ile Mustafa Oruç kardeşimizin Risale-i Nur'un mesleğine muhalif olarak birisiyle mübahasesi, aynı zamanda belki aynı dakikada ona gayet hiddet ve şiddetle bir gücenmek kalbime geldi.
  • Zaten o kış Molla Said, talebelerine: "Hazır olunuz, büyük bir musibet ve felaket bize yaklaşıyor." diye haber vermişti.

Hissi kablel vuku hakikatı, ayrıca Risale-i Nur'da da aşağıda olduğu gibi çokça bahsedilmiş.

Hiss-i kable'l-vuku ise herkeste cüz'î küllî vardır. Hattâ hayvanlarda dahi vardır. Hattâ bir zaman ben, bu hiss-i kable'l-vukuu, zâhirî ve bâtınî meşhur duygulara ilâve olarak, insanda ve hayvanda "sâika" ve "şâika" namıyla aynı "sâmia" ve "bâsıra" gibi iki hiss-i âheri ilmen bulmuştum.

Ehl-i dalalet ve ehl-i felsefe, o gayr-ı meşhur hislere –hata ederek– ahmakçasına "sevk-i tabiî" diyorlar. Hâşâ sevk-i tabiî değil belki bir nevi ilham-ı fıtrî olarak insan ve hayvanı kader-i İlahî sevk ediyor

Hem yeni dünyaya gelmiş bir arı yavrusu; yaşı bir gün iken havada bir günlük mesafeye gider, havada izini kaybetmeyerek o sevk-i kaderî ile ve o sâika ilhamıyla döner, yuvasına girer.

Hatta herkesin başında çok defa tekerrür ediyor ki birisinden bahsediyorken, ani kapı açılarak tahminin fevkinde aynı adam gelir. (Mektubat, 28. Mektup, Birinci Mesele)

"Mektubunuz geldi, hakikat anlaşıldı." olayı ise: Burda bahsedilen olay ise o zamanda Isparta da olan bazı olaylara vurgudur. Misal, bazı cami veya mescid kapatma olayı veya Hüsrev Ağabey'in Risale-i Nur'u teksir etmesinden dolayı bir ay hapis yatma olayıdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 379
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...