"Hem, Muhyiddin-i Arabî’nin nazarına Fahreddin-i Râzî’nin ilm-i kelam vasıtasıyla aldığı marifetullah ne kadar noksan görülüyor..." İbn-i Arabi Peygamber varisi olmamış mı oluyor? Veraset-i Nübüvvet sırrıyla alınan marifeti de açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
“Alimler peygamberlerin varisleridir.” (1)
Bu Hadis-i şerif, umumi ve mutlak bir ifade olup, her meşrepten ve ilim dalından olan âlimleri de içine alır.
Meslekler ise, âlimler arasındaki marifet ve keyfiyet farkını ifade ederler. Çünkü âlimler fazilet ve marifet bakımından bir tarağın dişleri gibi müsavi değildirler. Kimisi kimisinden meslek ve marifet noktasında daha derin ve daha faziletlidir. Ama yukarıdaki hadiste de belirtildiği gibi, bütün âlimler ilim noktasından mutlak faziletli ve mümtazdırlar.
Muhyiddin-i Arabî ve Fahreddin-i Râzî ilim noktasından Peygamber varisidir, ama meslekleri cihetinden sahabe mesleğinden giden âlimlerden geridedirler, demek daha yerinde ve daha isabetli olur.
Nasıl ki, risalet cihetinde ve fazilet noktasında peygamberler arasında fark bulunuyor ise, benzer bir durum âlimler arasında da mevcuttur. Yani her âlim peygamber varisidir, ama her âlim veraset-i Nübüvvet sırrı taşıyan sahabe ya da akrebiyet mesleğinde değildir.
Velayet-i kübra mesleği daha çok tasavvuf mesleğinin velayet yolları ile mukayese edilen bir meslektir. Üstadımız bu iki mesleği akrebiyet ve kurbiyet olarak vasıflandırıyor. Akrebiyet sahabe mesleğini, kurbiyet ise tasavvuf mesleğini temsil ediyor.
Seyrusüluk, tasavvuf büyüklerinin tespit etmiş olduğu birtakım usuller ve yollarla uzun ve meşakkatli bir zaman ve müddetten sonra nefsin terbiye edilmesi, kalbin Allah’a teveccüh edip kurbiyet kesbetmesi ve marifet kazanmasıdır. Bu meslek, temsilde zamanın uzunca dolaşıp düne ulaşması ile tasvir ediliyor. Tarikat ve tasavvuf berzahı ile hakikatlere ulaşmak hem uzun hem meşakkatli hem de risklidir. Bu kurbiyet mesleğidir.
Akrebiyet mesleği ise, zamanın üstüne çıkıp düne geçmek şeklinde tasvir ediliyor ki, burada asıl nazara verilen husus vehbîliktir. Yani kul burada mutlak bir teslimiyet ve tevekkül mânası ile kesbini işin içine karıştırmadığı için, Allah mükâfat olarak hakikatleri zahmetsiz ve meşakkatsiz olarak bu kula ihsan ediyor. Hâlbuki kurbiyet mesleğinde kesb ve insanın benliği işe müdahildir, bu da yolu uzatıp meşakkatli hale getiriyor.
Akrebiyet, Allah’ın kula olan yakınlığı hissedip bu noktada marifet kazanmak iken, kurbiyet kulun kendi gücü ve kesbi ile Allah’a yaklaşma gayretidir.
Güneş ısı ve ışığı ile bizim göz bebeğimize kadar girmiştir, biz bunu hissedip bu noktadan güneşe baksak, güneşi hakiki mânâda tanıyabiliriz. Lakin güneşi tanımak için güneşin üzerimizdeki tecellisine bakmayıp, sırf güneşin zatına kendi imkân ve kesbimizle yaklaşmaya çalışsak, güneş bizden milyonlarca yıl uzaklıktadır. Acaba hangi marifet yolu güneş hakkında daha kolaydır? Elbette güneşin üzerimizdeki tecellilerini okumak yolu daha selametli ve daha kolaydır.
İşte akrebiyet, yani sahabe mesleği Allah’ın isim ve sıfatlarının üzerimizdeki tecellilerini görüp marifet kazanma yoludur. Kurbiyet mesleği ise, riyazet ve nefsi ıslah etmek gibi uzun ve meşakkatli usuller ile Allah’a yaklaşmaktır.
Akrebiyet’te acz ve fakr hükmeder, vehbî bir marifettir. Kurbiyette ise gayret ve riyazet hükmeder, kesbî bir marifet kazanma yoludur.
1) bk. Buharî, İlim, 1; Ebu Davud, İlim,1; Tirmizi; İlim,19; İbn Mace, Mukaddime, 17; Darimi, Mukaddime, 32, Ahmed b. Hanbel, V, 196.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü