"Her mü’minin namazı, onun bir nevi miracı hükmündedir. Ve o huzura lâyık olan kelimeler ise Mirac-ı Ekber-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmda söylenen sözlerdir. Onları zikretmekle o kudsî sohbet tahattur edilir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Namaz, bütün ibadetlerin hülasasıdır.
Yüce Allah’ı tazim, tesbih, zikir ve hamd etmenin en güzel yolu, ibadetlerin en mukaddesi, şükrün en camiî ve kurbiyete mazhar olmanın en güzel vasıtası namazdır.
Namazın her anı ve her hareketi ayrı bir ibadeti ve ayrı bir mânayı temsil ediyor. Bu yüzden namazın bir hareketini diğer hareketine takdim etmek yerine, hepsini kendi makamında ve kendi mânasında zirvede görmek gerekir. Secde rükûdan üstündür demek yerine, hepsi temsil ettiği mâna ve makam noktasından üstündür demek, daha mutabık olur, kanaatindeyiz.
"Şu bahtiyar cemaat, o Resulü dinleyip Kur'ân'a kulak verdiler. Kendilerini, envâ-ı ibâdâtın fihristesi olan namaz ile birçok makamat-ı âliye içinde çok lâtif vazifelerle telebbüs etmiş gördüler. Evet, namazın mütenevvi ezkâr ve harekâtıyla işaret ettiği vezâifi, makamatı mufassalan gördüler."(1)
Namazın vakitleri, hareketleri ve içinde zikredilen mukaddes kelimeler, âdeta bütün ibadet çeşitlerini temsil eden bir fihriste gibidir. Kulluğun esası ve çekirdeği hükmünde olan tekbir, tesbih ve tahmid namazın her tarafında bulunuyor.
Namazın her hareketi bütün mahlûkatın ibadetlerini temsilen zikredilen birer nişane hükmündedir. Mesela kıyam, ağaçların ve bitkilerin haline işaret ediyor. Secde ise toprak ve madenlerin fıtrî ibadetlerini tevkil ediyor. Kuûd, dağların ve tepelerin hallerini mündemiçtir, vs... Biz bütün bunları bilsek de bilmesek de namazda bu temsilî vekâletler oluyor. Demek şuur olmasa bile, biz namaz sayesinde bütün mahlûkatın ibadetlerini temsil ediyoruz.
Namazda, İslam’ın beş şartı vardır. Namaz, zekât, hac, oruç ve kelime-i şehadet ile birçok ibadet vardır. Bir mü’min namazda Kâbe’ye müteveccih olmakla manen hacca gitmiş, bir şey yiyip içmediği için bir nevi oruç tutmuş, elbisesi yıprandığı için zekât vermiş oluyor ve tahiyyatta da kelime-i şehadeti zikrediyor.
Şu âleme dikkat ile bakılsa görülür ki, her bir mahlûk bir ibadet-i mahsusa ile meşguldür. Bu mahlûkların bir kısmı kıyamda, bir kısmı rükûda ve bir kısmı da secdededir. Mesela, ağaçlar kıyam yaparak Rablerine ibadet ederler. Bazen de rüzgâr ile rükûa giderler ve Kudret-i İlâhîye’nin karşısında eğilirler. Bazen de olur ki, Azamet-i İlâhîye karşısında başlarını secdeye koyarlar.
Çiçekleri ise genelde rükûda görürüz. Boyunlarını bükerler ve Azamet-i Rabbaniye karşısında küçülürler, büzülürler ve başlarını rükûdan kaldıramazlar.
Dağlar ise kıyamdadır, Cenab-ı Hakk’ı zikrederler.
Ot ile beslenen hayvanlar ise, beslenme anında âdeta secdeye giderler ve boyunlarını bükerek Rezzak-ı Kerîm’in karşısında eğilirler, O’na şükür ve hamd ederler.
Daha bunlar gibi, her kim ibadet gözüyle şu âleme baksa, bir kısım mahlûku kıyamda, bir kısmını rükûda, bir kısmını secdede ve bir kısmını da teşehhüdde görür.
Ayrıca melekler de böyledir. Bir kısmı yaratıldığı günden beri kıyamdadır. Bir kısmı milyonlarca senedir rükûdadır. Bir kısmı da secdede...
Kâinâtın küçük bir misâli olan insan, bütün ibadetlerin fihristesi olan namazda, Kur’ân’ın hülasâsı olan Fatiha’yı okumaktadır.
“Nasıl ki insan, şu âlem-i kebirin bir misal-i musağğarıdır ve Fatiha-i Şerife, şu Kur’an-ı Azîmüşşan’ın bir timsal-i münevveridir. Namaz dahi bütün ibâdâtın enva’ını şamil bir fihriste-i nuraniyedir ve bütün esnaf-ı mahlûkatın elvan-ı ibadetlerine işaret eden bir harita-i kudsiyedir.” (9. Söz)
Kul ile Allah arasında en yüksek ve kopmaz münasebet, ibadettir. İnsan ibadet ile Allah’a müracaat edip, O’ndan bir şeyler talep ediyor; O da onun arzularını yerine getiriyor. İnsan günde beş defa namaz vasıtası ile Allah’ın huzuruna çıkıp, onun ile sohbet ediyor, O’nun huzurunda olmanın lezzetini tadıyor.
(1) bk. Sözler, On Birinci Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü