"Hukuklar, haysiyetler, irşadlar, tâlimler, ıslahlar gibi vazifeler, bir şahsa yüklenir. Emri imtisal, nevâhîden içtinap eden o şahıs olmasa, o vazifeler tamamen pâyimâl olur." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan diğer mahlukattan farklı olarak külliyete mazhardır. Yani, bir insan ile milyarlarca insan arasında keyfiyet olarak fark yoktur. Şayet din, bir insana gelmiş olsa idi, yine manası tahakkuk etmiş olurdu. Zira insan, bir nev gibi mücehhezdir. Yani bir insan, şöyle demiş olsa mübalağa olmaz:
Şu kainat benim için yaratılmış, şu dünya bana ihzar edilmiş, şu din bana gönderilmiş, şu mahlukat bana hizmet etmek için yaratılmıştır.
Bir insan, Allah’ın emir ve yasaklarını dinlemeyip terk etse, adeta bütün o kainat ve mahlukatın hizmeti ve gönderilen dinin hukuk ve nasihatleri boşa çıkmış demek anlamına geliyor. İnsan, kendini tek gibi görüp, bütün bu vazife ve manaları omzuna alması, boynunun borcudur.
İnsan, vazife ve ibadet olarak, kendini şu kainatta tek gibi görüp, ona göre sorumluluğunun farkında olarak davranması lazımdır. Şayet ben, şu vazifeleri yapmaz isem, bütün şu kainat atıl kalacak, vazifeler payimal olacaktır, düşüncesi ile hareket etmesi gerek.
Bu manaya İslam’daki farz-ı kifaye hükmü işaret eder, yani yer yüzünde biri, bu vazifeyi yaptı mı, vazife adeta amacına ulaşmış, netice tahakkuk etmiş demektir. Yeryüzünde, faraza bütün insanlar dini inkar etse, bir tek Müslüman kalsa, dinin hükümleri yine bakidir ve sorumluluk senin uhdene binmiştir. Bütün o hukuk ve irşatlar sana bakar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü