"Kitab-ı Mübin, Kur'an'dan ibarettir. Yaş ve kuru her şey içinde bulunduğunu, şu ayet-i kerime (En'am, 6/59) beyan ediyor. Öyle mi?" sorusunun cevabını açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مُبِينٍ
"Yaş ve kuru ne varsa, hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır." (En'âm, 6/59).
Üstad Hazretleri bu ayeti şu şekilde izah ediyor:
"Bir kavle göre Kitab-ı Mübin, Kur’an’dan ibarettir. Yaş ve kuru, her şey içinde bulunduğunu şu ayet-i kerime beyan ediyor. Öyle mi? Evet, her şey içinde bulunur. Fakat herkes her şeyi içinde göremez. Zira muhtelif derecelerde bulunur. Bazen çekirdekleri bazen nüveleri bazen icmalleri bazen düsturları bazen alâmetleri, ya sarahaten ya işareten ya remzen ya ibhamen ya ihtar tarzında bulunurlar. Fakat ihtiyaca göre ve maksad-ı Kur’an’a münasip bir tarzda ve iktiza-yı makam münasebetinde şu tarzların birisiyle ifade ediliyor. Ezcümle:"
"Beşerin sanat ve fen cihetindeki terakkiyatlarının neticesi olan havârık-ı sanat ve garaib-i fen olarak tayyare, elektrik, şimendifer, telgraf gibi şeyler vücuda gelmiş ve beşerin hayat-ı maddiyesinde en büyük mevki almışlar. Elbette umum nev-i beşere hitap eden Kur’an-ı Hakîm, şunları mühmel bırakmaz. Evet, bırakmamış. İki cihet ile onlara da işaret etmiştir:.."(1)
وَكُلَّ شَىْءٍ اَحْصَيْنَاهُ فِىۤ اِمَامٍ مُبِينٍ
"Biz her şeyi Levh-i Mahfuzda tek tek yazdık." (Yâsin, 36/12).
Levh-i Mahfuz; bütün eşyanın her hâli ile daha vücuda gelmeden önce yazıldığı bir levha, bir kitaptır. Bu yüzden eşya bu kader yazısındaki plan ve programa uygun olarak varlık sahasına intikal eder. Levh-i Mahfuz, Allah’ın ilminin bir unvanı, bir ifadesidir. Levh-i Mahfuz'da her şey noksansız ve son hâli ile yazılıdır; burada bir değişiklik olması söz konusu değildir. Bu vechesi ile Levh-i Mahfuz mevcudatın ve mahlukatın Allah’ın ilmindeki manevi vücutlarıdır. Üstad'ın ifadesi ile “vücud-u ilmîleridir.”
لاَ يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِى السَّمٰوَاتِ وَلاَ فِى اْلاَرْضِ وَلاَۤ اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلاَۤ اَكْبَرُ اِلاَّ فِى كِتَابٍ مُبِينٍ
"Ne göklerde ve ne de yerde zerre kadar bir şey ondan uzak kalamaz; bundan küçük veya büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır." (Sebe', 34/3).
Bu ayette de aynı şekilde yaratılmış her şeyin kader levhalarında açık bir şekilde yazıldığını ilan ediyor. Bunu şöyle bir misalle akla yaklaştırabiliriz:
Bir bina düşünelim, bu binanın ilk merhalesi plan ve proje kısmıdır, binanın bütün ayrıntıları ve keyfiyeti önce bu plan ve programda tayin edilir. Bu kısımda işleyen ilim ve kaderdir.
Bu bina gibi, kâinat da önce Allah'ın ilm-i ezelîsinde planlandı, bu plan ve programa göre yaratıldı. Bu, kâinatın mazi ve müstakbelini temsil eder. Âlem-i şehadetten çok, alem-i gayba bakar. Bir ağacın çekirdeği ve kökleri İmam-ı Mübini hatırlatır, onun bir defteri gibidir. Tabiat dedikleri mevhum şey; aslında kaderin bu manevî kalıbının insan zihnindeki şeklidir. Ama maddeci felsefe buna uluhiyet isnat ediyor.
Kitab-ı Mübin ise; o bina ve kâinatın plan ve program kısmının, yani “İmam-ı Mübin”in hayata geçirilmesi, haricî bir vücut verilmesidir. Burada Allah'ın kudret sıfatı hükmeder ve iş görür. Mazi ve müstakbelden ziyade, şimdiki hale bakar, yani âlem-i gaybdan çok, âlem-i şehadeti temsil eder.
Bu noktadan bakacak olursak; tabiat denilen şeyi planlayıp program haline getiren kaderdir, bu plan ve programı fiil ve amele dönüştürüp tatbik eden de Allah’ın kudret sıfatıdır.
1) bk. Sözler, Yirminci Söz, İkinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Kur'an ana kaynaktır hadisler ise bu ana kaynağın birinci derecede açılımıdır. Şüphesiz Kur'an da bizim göremediğimiz ve göremeyeceğimiz çok mana ve anlamlar var ama bu onun levh-i mahfuz ile eşit olduğu anlamına gelmiyor. Çünkü levh-i mahfuz Allah'ın ezeli ilminin bir unvanı olması hasebi ile yaş ve kuru her şeyi muhtevidir. Ama Kur'an da bir çok şey zikredilmemiştir. Belki özü, çekirdeği ifade edilmiş olabilir ama bütün ayrıntılar Kur'an da zikredilmiyor.
Kur’an Allah’ın ilmindendir ama Allah’ın ilmi Kur’an’dan ibaret değildir. Çünkü Allah’ın ilmi ezelidir ve her şeyi en ince ayrıntına kadar bilir ama Kur’an ezeli ilim gibi her şeyden bahsetmiyor. Yani Kur’an her ne kadar mucize bir kitap olmuş olsa da Allah’ın ezeli ilmi ile eş değerdedir denilemez.
Mesela Kur’an da Fizik, Kimya, Biyoloji ilimlerinde etraflıca bahsedilen bilgilerin hiç birisi bulunmuyor. Belki numune olarak bazılarından bahsetmiş olabilir ama Kur’an Fizik ilmi gibi fizikten bahseder diyemeyiz. Çünkü Fizik ilminin ayrıntıları Kur’an da geçmiyor.
Ama Allah ezeli ilmi ile bütün fen ilimlerini bilir ve görür. Bu açıdan baktığımızda Allah’ın ilmi Kur’an ibarettir diyemeyiz.
Mesela Yusuf (as) ömründe kaç lokma yemek yedi sorusunun cevabı Kur’an da yoktur ama Allah’ın ezeli ilminde ya da levh-i mahfuzda vardır çünkü O her şeyi bilir ve görür. Örnekleri çoğaltabiliriz.
"Bir kavle göre, Kitab-ı Mübin, Kur'ân'dan ibarettir." sözü bu düşüncenin bir yorum olduğunu da ifade ediyor. Çünkü "Yaş ve kuru ne varsa, hepsi ap açık bir kitapta yazılmıştır." En'am, 6/59 bu ayette geçen kitap tabirini levh-i mahfuz olarak anlayan alimlerde bulunuyor.
Cevap için Allah razı olsun.... Emin olmamakla beraber ben Kuran'da namaz hareketlerine kadar her şeyin yazılı olabileceğini düşünüyorum, hatta en uzak gibi gelen şeylerin bile. ŞÖYLE Kİ:
Şura suresinin başındaki HURUFU MUKATTA harferinden Irak'ta 1900lerde yaşanan darbeyi Sahabe 1400 sene öncesinden söylüyor(Taberi tefsirde geçiyor), ADEM kelimesinin harflerinin yazılışında kıyam, rüku ve secdeye sırasıyla işaret oluyor(Mehmet Paksu'nun bir kitabında vardı); ebcedle ilgili gerçekler malumunuz zaten; Ali Ünal'ın tefsirinde Ashabı Kehf'in hangi mağarada saklandığına o ayetteki harflerin şekilleriyle mağaranın şekli arasındaki uyumdan yola çıkarak ulaşılabileceği gibi nice şaşırtıcı gizli gerçekler var ki, YAŞ-KURU ne varsa belki de levhi mahfuz gibi Kuran'da da vardır gibi geliyor bana, Alahu alem...