"İlham ise gölgelidir, renkler karışır, umumîdir." Risaleler ilhamen yazdırıldı, bu karışıklık ve gölgelikten azade midir?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Vahiy safidir; ona hiçbir beşerî fikir ve renk katılmaz. Doğrudan İlahî mesajlar, emir ve yasaklar doludur. Fakat ilham için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Çünkü İlhamlara beşerî renkler ve fikirler karışabilir.

Ayrıca her ilham da bir değildir. Çünkü hayvanlardan tutun, ta en yüksek meleğe ve Resullere kadar herkes ilhama mazhar olmaktadır. Elbetteki bu ilham mertebeleri bir değildir. Avam insanların mazhar olduğu ilham ile nefsini terbiye edip "Nefs-i Mülhime" mertebesine getirip safi ilhamlar alabilecek duruma getiren evliyanın ilhamları elbette bir olmaz.

Her ne kadar o büyük evliyaların -ki Risale-i Nurlar da bunlardan birisidir- mazhar oldukları ilham, vahiy gibi olmasa da, diğer hayvan ve avam insanların mazhar olduğu ilham mertebesinde de değildir. Bu gibi evliyaların mazhar oldukları ilham, daha yüksek, daha nezih bir mertebede bir ilhamdır.

Risale-i Nur'un her bir bahsi aynı derecede ilham ve ihtara mazhar değildir. Bazı bahisler kuvve-i ilmiye ile te’lif edilirken, ekseriyeti de kuvvetli bir ilham ve ihtar ile telif edilmişler. İlham ve ihtar ile te’lif edilenler daha tesirli daha parlak bir üsluba sahiptirler. Üstadımızın "ekseriyetle" ifadesini kullanması bu inceliğe işaret ediyor olabilir.

Daha geniş bilgi için bk.

- İLHAM.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.975
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

k.toprak
yardımlarınız için Allah sizlerden razı olsun
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
tunayber

PEYGAMBERLERDEN BAŞKA ALLAH KİMLERE VAHYETMİŞ? 1-HAVARİLERE; Havariler peygamber değil! /MAİDE-111: Ve iz evhaytu ilel havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne). Havarilere: Bana ve resûlüme îmân edin, diye vahyettiğim zaman, onlar da Îmân ettik, bizim (Allaha) teslim olduğumuza şahit ol, demişlerdi. 2-YERE, GÖKLERE, DAĞLARA; 99/ZİLZAL-5: Bi enne rabbeke ehvâlehâ. Çünkü; Rabbin, yere vahyetti. 3-ARIYA; 16/NAHL-68: Ve evhâ rabbuke ilen nahli enittehızî minel cibâli buyûten ve mineş şeceri ve mimmâ yarişûn(yarişûne). Ve senin Rabbin, balarısına, dağlardan, ağaçlardan ve onların (insanların) kurdukları çardaklardan, evler (kovanlar) edinmelerini vahyetti. 4-HAZRETİ MUSA'NIN ANNESİNE; 20/TAHA-38: İz evhaynâ ilâ ummike mâ yûhâ. Vahyedilecek şeyi annene vahyetmiştik. 20/TAHA-39: Enıkzifîhi fît tâbûti fakzifîhi fîl yemmi felyulkıhil yemmu bis sâhıli yehuzhu aduvvun lî ve aduvvun leh(lehu), ve elkaytu aleyke mehabbeten minnî ve li tusnea alâ aynî. Onu sandığa koymasını, sonra onu denize (Nil nehrine) bırakmasını (vahyetmiştik). Böylece deniz, onu sahile atsın, Benim ve onun düşmanı, onu alsın. Ve gözümün önünde (korumam altında) yetiştirilmen için sana, Kendimden muhabbet (sevgi) verdim. 28/KASAS-7: Ve evhaynâ ilâ ummi mûsâ en erdıîh(erdıîhi), fe izâ hıfti aleyhi fe elkîhi fîl yemmi ve lâ tehâfî ve lâ tahzenî, innâ râddûhu ileyki ve câılûhu minel murselîn(murselîne). Ve Musa (A.S)ın annesine şöyle vahyettik: Onu emzirmesini ve onun için korktuğu zaman onu nehre atmasını (bırakmasını). Ve sen korkma, mahzun olma (üzülme). Muhakkak ki Biz, onu sana döndüreceğiz. Ve onu mürselinlerden (resûllerden) kılacağız. 5-HAZRETİ MERYEM; 3/AL-İ İMRAN-47: Kâlet rabbi ennâ yekûnu lî veledun ve lem yemsesnî beşer(beşerun), kâle kezâlikillâhu yahluku mâ yeşâ(yeşâu) izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu). (Bunun üzerine Hz. Meryem) dedi ki: Rabbim bana bir insan dokunmamışken nasıl çocuğum olur? Allah da ona: Öyledir. (Ama) Allah, dilediği şeyi yaratır. buyurdu. (Melekler de ona dediler ki): Bir emrin yerine getirilmesini (emri kaza etmeyi) istediği zaman ona ol der, o da olur. 19/MERYEM-22: Fe hamelethu fentebezet bihî mekânen kasıyyâ(kasıyyen). Böylece ona hamile kaldı. Bundan sonra onunla uzak bir mekâna (yere) çekildi. 19/MERYEM-23: Fe ecâehel mehâdû ilâ cizın nahleh(nahleti), kâlet yâ leytenî mittu kable hâzâ ve kuntu nesyen mensiyyâ(mensiyyen). Doğum sancısı onu, bir hurma ağacının gövdesine (sığınmaya) mecbur etti. Keşke ben bundan önce ölseydim, unutularak unutulmuşların (arasına karışsaydım). dedi. 19/MERYEM-24: Fe nâdâhâ min tahtihâ ellâ tahzenî kad ceale rabbuki tahteki seriyyâ(seriyyen). O zaman onun (Hz. Meryemin) alt yanından, ona mahzun olma (üzülme) diye bir nida (geldi): Rabbin, senin alt yanından bir su yolu kıldı (oluşturdu). 19/MERYEM-25: Ve huzzî ileyki bi cizın nahleti tusâkıt aleyki rutaben ceniyyâ(ceniyyen). Ve hurma ağacının gövdesini üzerine silkele. Taze hurmalar senin üzerine düşsün, (orada) toplansın. 19/MERYEM-26: Fe kulî veşrebî ve karrî aynâ(aynen), fe immâ terayinne minel beşeri ehaden fe kûlî innî nezertu lir rahmâni savmen fe len ukellimel yevme insiyyâ(insiyyen). Artık ye ve iç, gözün aydın olsun! Bundan sonra eğer beşerden bir kimseyi görürsen, o zaman (ona şöyle) söyle: Muhakkak ki ben, Rahmâna (konuşmama) orucu nezrettim (adadım). Bu sebeple bugün bir insanla asla konuşmayacağım. 6- HAZRETİ ZEKERİYANIN CAMİ HALKINA VAHYETMESİ; 19/MERYEM-11: Fe harece alâ kavmihî minel mihrâbi fe evhâ ileyhim en sebbihû bukreten ve aşiyyâ(aşiyyen). Bundan sonra mihraptan kavmine (kavminin karşısına) çıktı. Böylece onlara, (Allahı) sabah akşam tesbih etmelerini vahyetti (konuşmadan, iç sesi ile duyurdu). 7-ŞEYTANIN VAHYETMESİ; Şeytan vahy ediyorda tüm insanlara Allah mı Vahy edemiyecek? 6/EN'AM-121: Ve lâ tekulû mimmâ lem yuzkerismullâhî aleyhi ve innehu le fısk(fıskun), ve inneş şeyâtîne le yûhûne ilâ evliyâihim li yucâdilûkum ve in etatumûhum innekum le muşrikûn(muşrikûne). Ve üzerine Allahın ismi anılmayan şeylerden yemeyin. Ve muhakkak ki; o fısktır. Ve şeytanlar, mutlaka sizinle mücâdele etmeleri için dostlarına vahyederler. Ve şâyet onlara itaat ederseniz (uyarsanız), mutlaka siz müşrikler olursunuz. 8-ARANIZDAN BİR ERKEĞE VAHYETMESİ; 7/A'RAF-63: E ve acibtum en câekum zikrun min rabbikum alâ raculin minkum li yunzirekum ve li tettekû ve leallekum turhamûn(turhamûne). Sizi uyarması ve takva sahibi olmanız için, içinizden bir adama, Rabbinizden bir zikrin gelmesine mi şaşırdınız? Ve böylece rahmet olunursunuz. 10/YUNUS-2: E kâne linnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun). Onlardan bir adama; insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allaha ulaşmayı dileyenler) müjdelemesi için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi? Muhakkak ki; onlar için Rablerinin yanında (katında) sıddîkler makamı vardır. Kâfirler şöyle der: Muhakkak ki; bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır. 9-HERHANGİBİR İNSANA VAHYETMESİ; Allah bu ayette açıkça insanlarla vahiy dışında konuşmadığını söylüyor. İlham konuşma değildir.Ressam da Müzisyende ilham alır. 42/ŞURA-51: Ve mâ kâne li beşerin en yukellimehullâhu illâ vahyen ev min verâi hıcâbin ev yursile resûlen fe yûhıye bi iznihî mâ yeşâu, innehu aliyyun hakîm(hakîmun). Allahın hiçbir insanla konuşması olmamıştır, illâ vahyile veya perde arkasından veya dilediğine izniyle vahyetsin diye resûl (melek) göndererek. Allah, bilir ve hikmet sahibidir. BAKARA 259 Bu ayette Peygamber olmayanla Allah açıkça konuşuyor. Ev kellezî merra alâ karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu bade mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beaseh(beasehu), kâle kem lebist(lebiste), kâle lebistu yevme ev bada yevm(yevmin), kâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike ve li necaleke âyeten lin nâsi venzur ilâl izâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâ(lahmen), fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle alemu ennallâhe alâ kulli şeyin kadîr(kadîrun). Veya çatıları üzerine çökmüş (altı üstüne gelmiş) bir karyeye uğrayan kimsenin, Allah bunu (bu kasabayı) ölümünden sonra nasıl diriltecek? demesi gibi. Bunun üzerine Allah, onu yüz sene öldürdü. Sonra da diriltti. (Ona) Ne kadar (ölü bir vaziyette) kaldın? dedi. (O da): Bir gün veya günün bir kısmı kadar. dedi. (Allah): Hayır, yüz yıl kaldın. Haydi yiyecek ve içeceğine bak, bozulup kokuşmadı. Ve merkebine bak. (Bu), seni insanlara bir âyet (canlı bir ibret) kılmamız içindir. Ve kemiklere bak. Onları nasıl inşa ediyoruz (kemikleri birleştirerek iskeleti kuruyoruz), sonra ona et giydiriyoruz. Böylece (merkep dirilip, eski haline gelince ve herşey) ona açıkça belli olunca: Allah'ın, herşeye kaadir olduğunu biliyorum, dedi. 10-HERHANGİ BİR İNSANA AYET VERİLMESİ; Şeytana dönen birine bile Alah ayet veriyor. 7/A'RAF-175: Vetlu aleyhim nebeellezî âteynâhu âyâtinâ fenseleha minhâ fe etbeahuş şeytânu fe kâne minel gâvîn(gâvîne). Onlara, âyetlerimizi verdiğimiz kimsenin haberini oku (anlat). Sonra o, ondan (âyetlerden) ayrıldı, artık şeytan onu kendisine tâbî kıldı. Ve böylece o zarar görenlerden (azgınlardan) oldu. MAHMUT EFENDİ HZ. Peygamberlere olan vahy, velilere olana ilham demek daha doğru olur ama ikisine de vahiy denilebilir.Risale-i Kudsiyyenin şu beyti; Anın çün zevk alıp gitsün hicabı Aziz ilham olup her bir hitabı Görünmem bulmuşum sırrı kubabı okunurken bir genç dedi ki:Bu bir peygamber mi ki ona ilham olundu? Al sana bir cahillik örneği.Kendi rezaletini duyuruyor millete. Allahu Teala ve Tekaddes hazretleri; Musanın anasına şöyle ilham ettik: Bu çoğcuğu (Musayı) emzir; sonra ölmesinden korktuğun zaman, onu denize (Nil nehrine) bırakıvar.Çünkü biz, Onu sana geri vereceğiz; ve kendisini peygamberlerden yapacağız. (Kasas 7) Peki, Musa (aleyhisselam) ın annesi Peygambermiydi? Hayır.Demek peygamber olmayanada vahiy edilebiliyor.Arıya vahy ediliyor da Allah, veli kuluna etmez mi? ALLAH YUKARDAKİ AYETLERDE LAFZINDA VAHİY DİYOR.BİZ KİM OLUYORUZDA İLHAM DİYORUZ. ZANNIMIZA TABİ OLMAYALIM. ALLAH RAZI OLSUN

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
tunayber
Peygamberler dışında kimseye Şerri(Dini hüküm içeren) Vahiy gelmez. Ama bunun dışında konuşma ve sohbet tarzında Allah beşerle vahiy ile irtibat kurmuştur.42/ŞURA-51 . Ayrıca Allah Kur'anda Şeytanın hem vahyettiğini EN'AM-121 Hemde İlham ettiğini ŞEMS-8 bu ayetler gereği ifade ediyor. Ayrıca ŞEMS-8 de Allah Nefse burda takva ilhamını verdiğini buyuruyor.ŞEMS-8: Fe’elhemahâ fücurehâ ve takvaha. O nefse (Şeytanın) füccuru ve (Allah'ın) takvası ilham edilir. Müceddid olan Üstad Şerri hüküm içermeyen Tefsir hükmündeki risale-i Nuru karışık ve gölgeli olan ilhamla değil bizzat peygamberler dışındaki , havariler (Veliler) gibi vahiy alarak yazmıştır.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...