"İmtihana girmek ve inceden inceye sizi kaç defa altın mı, bakır mı diye mihenge vurmak..." İzah eder misiniz? Risale-i Nur mesleği ilk saffetini ve ihlas gerçeğini halen koruyor mu?
Değerli Kardeşimiz;
"Birden, bu sabah kalbe ihtar edildi ki: Siz bu şiddetli imtihana girmek ve inceden inceye sizi kaç defa altın mı, bakır mı diye mihenge vurmak ve her cihette sizi insafsızca tecrübe etmek ve 'Nefislerinizin hisseleri ve desiseleri var mı, yok mu?' üç dört eleklerle elenmek; hâlisâne, sırf hak ve hakikat namına olan hizmetinize pek çok lüzumu vardı ki, kader-i İlâhî ve inâyet-i Rabbâniye müsaade ediyor."
"Çünkü, böyle meydan-ı imtihanda inatçı ve bahaneci insafsız muarızların karşısında teşhir edilmesinden herkes anladı ki, hiçbir hile, hiçbir enâniyet, hiçbir garaz, hiçbir dünyevî, uhrevî ve şahsî menfaat karışmayarak, tam hâlis, hak ve hakikatten geliyor. Eğer perde altında kalsaydı çok mânâlar verilebilirdi. Daha avâm-ı ehl-i iman itimad etmezdi. 'Belki bizi kandırırlar.' der ve havas kısmı dahi vesvese ederdi. Belki bazı ehl-i makamat gibi kendilerini satmak, itimat kazanmak için böyle yapıyorlar diye daha tam kanaat etmezlerdi."(1)
“Her cihette sizi insafsızca tecrübe etmek” ifadesi, yapılan eza ve cefaları, tarassut ve hapisleri ifade etmektedir. Nur talebelerinin sürekli aynı ithamlara maruz kalması ve her ithamdan da yüzlerini akı ile çıkması, onlar hakkında şaibeyi ortadan kaldırıyor. Ve halk içinde onlara tam bir itimat tesis ediyor.
Aslında bu itimat, iman hakikatlerinin yayılması için çok elzemdir. Taşınan şeyin sağlam olması yetmiyor, taşıyan kişi ya da kişilerin de sağlam olması lazımdır ki,, alıcılar itminan bulsun.
Kader-i İlahi Nur talebelerini o kadar çok imtihan eleğinden geçirmiş ki, artık toplum onlar hakkında su-i zanda bulunamaz hale gelmiştir.
İmtihan ve tecrübe daimidir; bir döneme ya da bazı eşhasa münhasır değildir. Her dönemde ve her grup içinde ihlasa muvaffak olanlar olacağı gibi, olamayanlar da olacaktır. Bu yüzden, Risale-i Nurların hakikatleri ve imtihanı da kıyamete kadar devam edecektir.
Nur mesleği içinde bulunan bütün meşrepler haktır ve kendi mizaç ve kabiliyetlerine göre hizmet ediyorlar. Birisi esastır, diğerleri değildir demek, ihlas ve uhuvvet prensipleri ile bağdaşmaz kanaatindeyiz. Meşreplerin, bazı hizmet düsturlarının farklı olması, onları Nur mesleğinin haricine atmaz ve atmamalıdır.
Meşrep taassubu ile hareket etmemek gerekir. Zira Nur geniş ve ihatalı bir meslektir, her türden meşrebi bünyesinde hazmedebilir. Biz kendi meşrep telakkimizi, çatı rolünde olan Nur mesleği yerine ikame etmemeliyiz.
Din düşmanları, iman hareketi olan Nur mesleği ile çok uğraşmışlar ve halen de uğraşmaktalar. Bu yüzden, bazı küçük hataları bahane ederek farklı meşrepte olan kardeşlerimize ilişmemeli, onların kusuru için dua ve istiğfar etmeliyiz. "Biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yoktur..." mülahazasınca hareket etmeli, onların intibahı için dua etmeliyiz.
(1) bk. Şualar, On Dördüncü Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar