"İnkılâptan on altı sene evvel, Mardin cihetlerinde, beni hakka irşad eden bir zâta rast geldim. Siyasetteki muktesit mesleği bana gösterdi..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

“Siyasetteki muktesit meslek”, ifrat ve tefriti reddederek, “muktesit meslek” tabiriyle ortaya koyduğu “vasat” yol, “sırat-ı müstakim”in ihtiyar edildiği bir tarzdır.

Kısaca “siyasetteki muktesit meslek” siyasette mutedil bir yol takip etmek anlamına geliyor. Malum siyasete tamamen ilgisiz kalmak tefrit, siyaseti tek yol görüp yıkıcı tenkit etmek de ifrat bir tutumdur. Ortası ise müspet ve yapıcı anlamda siyasete yol göstermektir.

Esasında bu, sadece siyaseti değil, beşerî hayatın bütün tabakalarını kuşatan külli ve umumi bir prensiptir.

Sırat-ı müstakim; şecaat, iffet, hikmetin karışımından hâsıl olan adalete işarettir. Bunun en mükemmel tatbikatı da bizzat Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.m)'in hayatında müşahede edilmiştir. O (a.s.m), her hareketinde itidal ve istikamet üzerine gitmiş, zulüm ve zulümat olan ifrat ve tefritten içtinap etmiştir.

Bu tutum siyasette de takip edilmelidir.

"İnkılâptan on altı sene evvel (1892) Mardin cihetlerinde beni hakka irşad eden bir zata rast geldim. Siyasetteki muktesid mesleği bana gösterdi. Hem o vakitte Kemal'in 'Rüya'sıyla uyandım.” (1)

Tanzimat edebiyatçıları bazı özlemlerini rüyada görür ve yazarlardı. Ziya Paşa’nın Rüya’sı, Ethem Pertev Paşa’nın Habnamesi gibi Namık Kemal’in Rüya’sı da özledikleri ortamın sanki rüyada görülmüşüdür. Freud bu tür rüyalara "gündüz düşü" der. Sanatçıların eserlerini de gündüz düşü olarak yorumlar.

Namık Kemal "Rüya" isimli eserinde, istikbal sabahına oranla mazinin uyku olduğunu ifade ettikten sonra, Boğaziçi’nde bir gece üzüntüsünü tasvir ediyor. Tabiatın ve ruhunun garip ve acı hüznünü süslü, fazla samimi bir dille anlatıyor. Rüyada eşsiz bir güzel hürriyetin timsal-i semavisi, cemaate sözünü daha iyi duyurabilmek için yüksekçe bir kayanın üstüne çıkarak, ateşten bir heyecan kesilip şunları söyler:

"Ey gaflet uykusuna dalanlar, gözlerinizi mahşer sabahında mı açacaksınız? Boynunuzdaki esaret zincirini ne vakit çözeceksiniz? Hakikatleri niçin görmüyorsunuz? Fikirlerinizi uyandırmak için ihtiyar ettiğiniz fedakârlık çarşaflarınızı yıkatmak için sarfettiğiniz paraya tekabül etmez. Siz karnınızı doyurmak için evladınızı aç bırakmaya tevekkül namı veriyorsunuz."

"Hakikatleri niçin görmüyorsunuz? Menfaatleri düşünüyorsunuz. Yüzünüzü okşayan temiz elleri ısırmak, başınıza pençe vuran murdar ayakları yalamak kendisince melekat-ı rasihadan olmuş. Hapisten korkuyorsunuz, doğruyu söylemiyorsunuz. Gölgenizden bile çekiniyorsunuz. Ne vakit uyanacaksınız? Yarın ne olacağını bilemezsiniz. Hal maziye uygun olmadığı gibi istikbal de hale muvafık olmayacaktır. Maziye değil atiye bakınız. Hazırlanın mazide aradığınız nedir? Kaybettiğiniz ömrü mü nasıl taharri edeceksiniz?"(2)

Namık Kemal vatanın bu feyizli geleceğine baktıkça hayretinden, sevincinden kendinden geçer gibi olur ve uyanır. Bu rüyayı ömrünün safa sermayesi sayar.

Bu "Rüya" isimli eseri okuyan Bediüzzaman oradaki ikazlar doğrultusunda kendini uyanmış olarak telakki eder. Hakikatleri görmek konusunda kendini gaflette telakki etmiştir, bu eser onu uyandırmıştır. Mardin’de gördüğü zatın siyasetteki muktesid mesleği ile "Rüya" onun ikazına neden olmuştur.

Dipnotlar:

(1) bk. Münazarat.
(2) bk. Namık Kemal’in Rüyası, Matbaa-i İctihad, 1908.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 7.281
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

Ziyaretçi (doğrulanmadı)
Hocam Üstadın beni hakka irşad eden zat dediği Cemaleddin Afgani olduğu söyleniyor, bir bilginiz var mı?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Üstadın ittihad-ı İslam noktasından Cemaleddin-i Afgani den etkilendiği doğrudur. Üstad Hazretleri bu hususa şöyle işaret ediyor: 
“Elhasıl: Sultan Selim'e biat etmişim. Onun ittihad-ı İslâmdaki fikrini kabul ettim. Zira, o vilâyat-ı şarkiyeyi ikaz etti. Onlar da ona bîat ettiler. Şimdiki şarklılar, o zamanki şarklılardır. Bu meselede seleflerim, Şeyh Cemaleddîn-i Efganî, allâmelerden Mısır müftüsü merhum Muhammed Abduh, müfrit âlimlerden Ali Suâvi, Hoca Tahsin ve ittihad-ı İslâmı hedef tutan Namık Kemal ve Sultan Selim'dir ki, demiş: İhtilâf u tefrika endişesi Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni. İttihadken savlet-i a'dâyı def'e çaremiz, İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.”

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
drerkan
Molla Said, Mardin’de bulunduğu sıralarda biri Cemaleddin-i Afganî Hazretlerine, diğeri Sünusî tarikatına bağlı iki talebe ile karşılaşır. Bediüzzaman Said Nursi, Afgani’yi İttihad-ı İslam meselesinde selefim diye tanımlayarak “siyasette muktesit meslek”i ondan öğrendiğini belirtmiştir.10 Bediüzzaman, “siyasette muktesit meslek” kavramı ile aşırılıklardan kaçınmayı kastetmiştir. O, Doğu aşiretlerinin suallerine verilen cevaplardan oluşan “Münazarat” isimli eserinde siyasilerden ehl-i ifrat ve ehl-i tefrite rast geldiğini belirtmiştir.11 http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=1063
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...