"İnsan ahsen-i takvimde yaratıldığı ve ona gayet cami bir istidat verildiği için,.." cümlesini "ahsen-i takvim" için verilen değişik manaları da naklederek açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanın istidat yönünden zenginliğini ifade eden birçok ayet-i kerime, bir yönüyle de onun ahsen-i takvimde yaratılmış olduğunu beyan etmektedirler. Sadece iki misal verelim:
“Onu şekillendirip de ona ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secdeye kapanın.” (Sâd, 38/72)
“Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini en güzel ve temiz şeylerden rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” (İsrâ, 17/70)
İşte insanın bu üstün yaratılışı onun önüne iki yol açmıştır. Birinde iman ve salih amel ile manen çok yüksek dereceler kazanmak, diğerinde ise küfür ve isyan yolunu tutarak çok aşağılara düşmek.
Bilindiği gibi, az sermayenin kârı da az olur, zararı da... Herhangi bir hayvan türünü bir an için akıllı farz etsek ve imtihana tabi tutulduğunu düşünsek, bu imtihanı kazananların saadetleri de kaybedenlerin azapları da sınırlı olacaktır...
İnsanın her bir duygusu onun için hem bir ilahi lütuf, hem de onu yükseltecek yahut alçaltacak bir imtihan sualidir.
En büyük sermayemiz akıl... Onu doğru kullananlar hidayet yolunu seçmekle Allah’ın razı olduğu ve sevdiği üstün kullar zümresine dâhil olmuşlardır. Yanlış kullananlar ise batıl inançlara, yanlış felsefî cereyanlara, ahlaksızlığın her çeşidine sapmakla o yüksek insanlık mahiyetini hayvanlıktan çok aşağılara düşürmüşlerdir.
Görme, işitme ve diğer duygular da hem insan için büyük birer sermaye, hem de onu yükselten yahut alçaltan birer imtihan vesilesidir.
Hafıza ayrı bir nimet. Onu yanlış yahut faydasız şeylerle doldurmak insanı alçalttığı gibi, faydalı bilgilerle, ibretli hatıralarla doldurmak da insanı yükseklere çıkarır.
Sevgi daha başka bir sermayemiz. Bunun yanlış kullanılmasından nice hatalar, günahlar, isyanlar doğduğu gibi, yerinde kullanılmasıyla da nice Hak dostları yetişmiş, insanlık âlemine hüsn-ü misal olmuşlardır.
Korku, merak, endişe, tevazu, kibir gibi daha nice hisler, duygular ve latifeler de insan mahiyetinin sermayeleridir.
İnsanın istidadının cami olması, kalbinden aklına, hafızasından vicdanına, merakından korkusuna kadar bütün latîfelerini, duygularını, his dünyasını ifade eder.
İnsanın bu zengin istidadının onun yükseltmesinde yahut alçaltmasında en ehemmiyetli rolü "irade sıfatı" üstlenmiştir. Meleklerde de irade vardır, ancak onların iradeleri sadece hayrı kabul etme ve tatbik etmede iş görür. Mesela, Cebrail aleyhisselam meleklere vazifelerini iradesiyle tebliğ eder, onlar da yine iradeleriyle bunu kabul eder ve tatbik ederler. Aksini yapmaları mümkün değildir.
İşte insan, kendisine ihsan edilen bu çift yönlü irade sıfatıyla, yine kendisine ihsan edilen bütün maddi ve manevi sermayesini doğru kullanmayı tercih ettiği takdirde âlâ-yı illiyîne çıkar, aksi halde esfel-i safiline düşer.
İnsanın istidadı yüksek ve cami olduğu için, bunun sayılamayacak kadar çok kullanılma sahaları vardır. Onun içindir ki insanlar arasındaki mertebe farkları diğer canlılarla mukayese edilemeyecek kadar büyüktür. Bunu Üstad Hazretleri “zerreden şemse kadar” şeklinde ifade ediyor. Bilindiği gibi zerre atom demektir, Milyonlarca atom bir araya gelse bir çakıl taşı kadar olamazlarken, zerre kadar insanlar yanında Güneş kadar büyük insanların da olması, insan nevindeki bu mertebe farklılığının çok güzel bir ifadesidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü