"İnsan, kendi hakikatini dahi idrak etmekten âciz iken, her şeyden önce var olan ve her şeyi ceberutiyet-i mutlaka ile hükmü altında tutan Zâtı nasıl idrak edebilir?" cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Allah’ı bilmek iki türlü olur, bunlardan birisi muhal iken, diğeri mümkündür.
Mümkün olan; Allah’ı kâinatta ve bütün varlık âlemin tecelli eden isim ve sıfatlardan tanımak, eserleriyle bilmek, her mahlûk üstünde O’nın sikkesini ve mührünü okumaktır. Bunun da bunun ilmelyakin, aynelyakin ve hakkelyakin gibi nihayetsiz makamları bulunuyor. İnsan bu sahada ne kadar derinleşip terakki ederse, Cenab-ı Hakk’ı daha iyi tanır.
Bir de Allah’ın zat-ı akdesi ve sıfatlarının mahiyetini bilmek vardır ki; insan bu konuda gayet aciz ve çaresizdir. İslam insanı bu konuda düşünmekten men edip yasaklamıştır. Zira insan sınırlı ve cüz’i nazarı ile Allah’ın Vacib, ezelî ve ebedî olan mukaddes zatını ve sıfatlarının keyfiyetini anlamaktan ve ihata etmekten acizdir.
“Gözler ona erişemez. Onun ilmi ise bütün gözleri ihata eder. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır.” (En'am, 6/103)
“İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez” beyti de bu hakikati ifade etmektedir.
Göz her şeyi göremediği gibi mahlûk olan akıl da her şeyi anlayamaz. İdraki sınırlı olan bir akıl, Cenab-ı Hakk’ın sonsuz kudretini, ilmini, büyüklüğünü ve iradesini hakkıyla kavrayamaz ve lâyıkıyla bilemez.
İnsan, kendi ruhunun hatta en basit bir bitki hayatının dahi tam mâhiyetini tam olarak bilemezken, bütün sıfatları ezelî, ebedî ve mutlak olan Cenab-ı Hakk’ın mukaddes zâtını nasıl bilebilir?
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü