"İnsanın elindeki ihtiyar pek dardır. Havâssının en genişi hayal olduğu halde, o hayal akıl ve aklın semerelerini ihata edemez..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ve keza, esbab içerisinde en eşref, en kuvvetli bir ihtiyar sahibi insan iken, ef’âl-i ihtiyariye namıyla kendisine mal zannettiği ef’âlin ekl, şürb gibi en âdi bir fiilin husûlünde, yüz cüz’ünden ancak bir cüz’ü insana aittir.
Ve keza, insanın elindeki ihtiyar pek dardır. Havâssının en genişi hayal olduğu halde, o hayal akıl ve aklın semerelerini ihata edemez. Bunları, bu kadar büyük iken, nasıl daire-i ihtiyarına idhal edip, onlarla iftihar ediyorsun." (Mesnevi-i Nuriye, Katre)
İnsanın aczinin bir başka ciheti de bu cümlelerle sergileniyor. Tâ ki haddini bilsin ve amellerine sahip çıkıp da cennetini garanti görmesin.
İnsanın hayali bir anda yıldızlara gidebiliyor, isterse okyanuslara uzanabiliyor. Ama, hemen yanı başında sayılan akla ulaşamıyor. Akıl nasıl bir şeydir? Nasıl çalışır? Elde ettiği bilgileri hafızaya nasıl gönderir? Bu işler hayalin ulaşamayacağı kadar büyüktür, geniştir ve derindir. Mesela aklın ürünleri arasında; şimdiki medeniyet harikalarının tamamı, İlahi hakikatler, uhrevi ve manevi bilgiler, İmani bahislerdeki derinlik, Kur'anda var olan ilim hazinelerinin keşfi, bütün içtihatlar, tefsirler vs. ile ilgili bilgileri, fenler, bilimler ve sosyal hayata dair konular sayılabilir. İşte aklın bu kadar keşfettiği hakikatleri ve malumatları, hayalin ihata etmesi mümkün değildir. Evet akıl için dünya, ancak küçük bir hardale mesabesinde olabilir.
"İ’lem eyyühe’l-aziz! Hardale ile tabir edilen, bir darı habbesi hükmünde olan kuvve-i hafızanın ihata ettiği meydanda gezintiler yapılırken o kadar büyük bir sahraya inkılâp eder ki, gezmekle bitmez bir şekil alır. Acaba o hardalenin içindeki meydanı bitiremeyen, o hardalenin dairesini ne suretle bitirecektir? Aklın nazarında hardalenin vaziyeti böyleyse, aklın gezdiği daire nasıldır? Aklı da dünyayı yutar. Fesübhânallah! Cenâb-ı Hak hardaleyi akıl için dünya; ve dünyayı da, akıl için bir hardale gibi yapmıştır." (Mesnevi-i Nuriye, Hubab)
Öyle ise biz, aklımızın çalışmasını kendimize mal edemeyiz ve onunla elde ettiğimiz güzelliklere de hakiki sahip çıkamayız. O tezgâh da Allah’ındır, ondan çıkan güzel mahsuller de. Bizim elimizde olan, sadece onu doğru yahut yanlış çalıştırmaya yönelmek, o büyük sermayeyi iyi yahut kötü kullanmaktır.
İrademizin eli, gerçekte çok kısadır ve cüz'îdir. Sadece tercih yapabiliyoruz. Öyle ki, vücudumuzda meydana gelen sayısız hâdiselerden ve harika faaliyetlerden haberimiz bile yok.
Mesela, karaciğerin dört yüzden fazla vazifesi tespit edilmiştir. Ancak bunlardan hiç birinin nasıl işlediğini bilmiyoruz. Kanımızın deveran etmesinden, kalbimizin çalışmasından, saniyede milyonlarca alyuvarın ölüp yenisinin yaratılmasından haberimiz yok.
Aynı şekilde kendi aklımızın mahiyetinden ve yaptığı mükemmel işlerden de habersiziz. Hayal duygusu, bizim en geniş ve eli en uzun duygumuz olduğu halde, aklımızın ortaya koyduğu geniş daireyi ihata edemiyor. Demek ki, irademiz gerçekten de cüz’îdir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar