"İşte, ey gafil insan! Bak Cenab-ı Hakk'ın fazlına ve keremine! Seyyieyi bir iken bin yazmak, haseneyi bir yazmak veya hiç yazmamak adalet olduğu halde..." cümlesini devamıyla açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"İşte ey gafil insan! Bak Cenab-ı Hakk'ın fazlına ve keremine! Seyyieyi bir iken bin yazmak, haseneyi bir yazmak veya hiç yazmamak adalet olduğu halde; bir seyyieyi bir yazar, bir haseneyi on, bazen yetmiş, bazen yedi yüz, bazen yedi bin yazar. Hem şu nükteden anla ki; o müthiş cehenneme girmek ceza-yı ameldir, ayn-ı adildir. Fakat cennete girmek, mahz-ı fazıldır."(1)
Kader Risalesi'nde şöyle buyrulur:
"Seyyiat, tahribat nevinden olduğu için, insan bir seyyie ile çok tahribat yapabilir. Müthiş bir cezaya kesb-i istihkak eder; bir kibrit ile bir evi yakmak gibi. Fakat, hasenatta iftihara hakkı yoktur; onda, onun hakkı pek azdır."(2)
Cenab-ı Hak fazlından ve kereminden, günahları bir yazmakta, sevapları ise on, yetmiş, yedi yüz, yedi bin yazmaktadır. Mizanda bir müminin sevapları ağır geldiğinde, bunun mühim bir sebebi sevapların kat kat yazılmış olmalarıdır. Bundan dolayı bir insan “İşlediğim sevaplar daha ağır geldiği için cenneti kazandım.” diyemez. Çünkü işlediği bir sevap bir yazılsaydı o saadet diyarına gidemeyebilirdi.
Kaldı ki, insanın işlediği sevaplarda hakkı pek azdır. Misal olarak en büyük ibadet olan namazı ele alalım.
Namazı kılmamız için, öncelikle, vaktin girmesi lazımdır. Namaz vaktinin gelmesi için de dünyanın dönmesi gerekir. Bunda hiçbir hissemiz yoktur.
Okuduğumuz Kur’anı Allah inzal etmiş, ona muhatap olan aklımız, onu tilavet eden dilimiz, üzerinde namaz kıldığımız zemin, secde mahâllimizi gösteren ışık, okumak için aldığımız nefesler hep Allah’ın ihsânıdır.
Bizim hissemiz sadece emre uymak ve namaz kılmaya meyletmektir. Bundan ötesi hep Allah’ın ihsânıyla ve yaratmasıyla tahakkuk etmiştir.
Mesela, tarlasındaki mahsulün zekâtını veren kişinin, bundan hissesinin ne olduğuna bakalım. O mahsulün, vücuda gelme sürecince bulut, güneş, toprak, hava, su gibi binlerce sebep vazife görüyor. İnsan, sadece tohumu ekip, tarlasını suluyor; onu da yine Allah’ın verdiği güç ve kuvvet ile yapıyor.
Dipnotlar:
1) bk. Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, İkinci Mebhas.
2) bk. age., Yirmi Altıncı Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Neden hasene on ve seyyie bir yazılıyor? Buradan nasıl bir ders alabiliriz?
“Hiç şüphesiz Allah, bütün insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir.” (Bakara Suresi 2/143) âyetinde de açıkça buyurulduğu gibi, Cenab-ı Hakk’ın kullarına olan şefkati nihâyetsizdir. Allah, insanı manen ve maddeten en mükemmel ve en şerefli olarak yaratmış, dünya ve içindekileri onun hizmetine musahhar kılmış, Cennet ve içindeki bütün nimetleri de mü’minler için hazırlamıştır.
Allah kullarını çok sevdiği için, onlara sayısız ihsanlarda bulunuyor, tövbe ettikleri zaman affediyor, işledikleri hayır ve ibadetlerde hisseleri çok az olduğu hâlde, lütuf ve kereminden en az on sevap veriyor. Tâ ki, kulları cehenneme değil, cennetine girsinler.Hasene işlemek, seyyiat işlemeye nazaran daha zor olduğu, seyyiat işlemek daha kolay olduğu halde; haseneyi on yazmak seyyiatıda bir yazmak adalete daha uygun değilmi?
Sevap işlemek bir binayı yapmak günah işlemek ise bir binayı yıkmak gibidir.
Binanın yüzde doksan dokuzunu Allah yapar yüzde biri de insana aittir. Binanın yıkılıp harap edilmesinde ise yüzde doksan dokuz insana yüzde bir Allah’a aittir.
Dolayısı ile binanın yapılmasının zorluğu insana ait olmadığı için bu zorluğu bahane edip sevabın insana verilmesini beklemek adalet açısından mümkün değildir.
Mesela namaz kılan bir adamın namaza ait bütün fiil ve hazırlıklarını yaratan Allah’tır. Yani namaz kılacak sağlığın verilmesi, azaların işler olması, kıyama rükua secdeye götürüp getirmek gibi fiillerinin yaratıcısı hep Allah’tır. İnsanın namaz kılma işleminde ki hissesi sadece o namaza niyet ve irade etmesidir ki bu iş namaz fiilinin yüzde birine tekabül ediyor. Yüzde bir hisse ile sevap ummak hiçte adil bir yaklaşım değildir.
Hasenat yaratmaya bağlı bir fiil olmasından dolayı insanın hasenatta ki hissesi yok denecek kadar azdır dolayısı ile bir haseneye bir sevap yazmak hatta hiç yazmamak adalet iken Allah sonsuz kerem ve şefkatinden bir haseneye en az on bazen otuz bin sevap verebiliyor.
Ama günahlarda durum aksinedir seyyie yaratmaya değil ademe ve vazifesizliğe dayandığı için (insanın yapması gereken bir şeyi yapmaması gibi) bir seyyieye bir milyon günah yazılması aynı adalet iken Allah burada da fazlından bir seyyieye bir günah yazıyor.