"Kader söylese, iktidar-ı beşer konuşmaz, ihtiyar-ı cüz’î susar." ifadesini cüz'î ihtiyariyenin sıfırlanması şeklinde mi anlamalıyız? İmtihan ve mükellefiyet sırrı ile bu cümle tezat teşkil ediyor değil mi? Kader irademizi bağlıyor mu?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Elhasıl, insan her ne kadar fâil-i muhtar ise de fakat وَمَا تَشَاۤؤُنَ اِلاَّۤ اَنْ يَشَاۤءَ اللهُ sırrınca, meşiet-i İlahiye asıldır, kader hâkimdir. Meşiet-i İlahiye, meşiet-i insaniyeyi geri verir, اِذَا جَاۤءَ الْقَدَرُ عَمِىَ الْبَصَرُ hükmünü icra eder. Kader söylese, iktidar-ı beşer konuşmaz, ihtiyar-ı cüz’î susar."(1)

Buradaki ifadeler genelde insan iradesi dışında meydana gelen ve kader tarafından tayin edilen ıztırarî hadiseler için geçerlidir. Çünkü tamamen insan iradesine bağlı olan iman-küfür, günah-sevap, hayır-şer gibi konularda kaderin insanı bir noktaya zorlaması ilahi adalet ve merhametle kabil-i te’lif değildir

Mesela, insan birisi ile evlenmeyi çok ister, ama onunla değil de başkası ile evlenir. Yine bir iş için çok gayret sarf eder. Allah ona başka bir iş nasip eder. Bu gibi hadiselere çok şahid olmaktayız.

Diğer bir husus, insan her ne kadar fail-i muhtar olsa da ilahi irade dilemedikçe insan her arzu ettiği şeyi elde edemez. İnsanın iradesi cüz’î, iktidarı zayıf, kendisi gayet aciz olduğu için, ilahi kudrete ve meşiete tâbidir. Burada bu incelik nazara veriliyor. Tabiatiyle insan iradesinin ilahi kudrete tâbi olması, onun iradesini devre dışı bırakmıyor, yok saymıyor. İnsan irade ettiği şey güzelse ve hikmeti ilahiye gerçekleşmesine müsaade etmezse, yine de bu insan sevabını alır. Burada insanın kaybettiği bir şey olmaz.

İrademiz dâhilinde olmayan fiillerden mesul değiliz. Kendi hür irademizle yaptığımız filler ise ya bizzat veya netice itibarıyla hayrı veya şerri netice verir. Mutlak hayır ise, zaten Allah'ın lütfudur. Zahiren şer gibi görünen işler ise, başka zamanda irademizin yanlış kullanılmasının bir neticesi olabilir. Günahlarımıza keffaret ve gafletten uyanmamıza vesile olması cihetiyle netice itibarıyla hayırdır.

Hülasa, irademiz dâhilinde olmayan fiiller, irademizle işlediğimiz günahların bir neticesi olabilir. Kader risalesinde geçen şu ifadelere bakalım:

"Hem nasıl kader-i İlahi netice ve meyveler itibâriyle şerden ve çirkinlikten münezzehtir; öyle de illet ve sebep itibâriyle dahi zulümden ve kubuhtan mukaddestir. Çünkü kader hakiki illetlere bakar, adâlet eder; insanlar, zahiri gördükleri illetlere hükümlerini binaeder, kaderin aynı adaletinde zulme düşerler. Mesela, hâkim seni sirkatle (hırsızlık) mahkûm edip, hapsetti. Halbuki, sen sârık (hırsız) değilsin; fakat, kimse bilmez gizli bir katlin var. İşte, kader-i İlahi dahi seni o hapisle mahkûm etmiş.

"Fakat, kader, o gizli katlin için mahkûm edip adalet etmiş; hâkim ise, sen ondan masum olduğun sirkate binaen mahkûm ettiği için zulmetmiştir. İşte, şey-i vâhidde iki cihetle kader ve icad-ı İlahinin adaleti ve insan kisbinin zulmü göründüğü gibi; başka şeyleri buna kıyas et. Demek, kader ve icad-ı İlahi mebde ve münteha, asıl ve fer', illet ve neticeler itibariyle şerden ve kubuhtan ve zulümden münezzehtir."
(2)

Dipnotlar:

1) bk. Mektubat, On Beşinci Mektup, İkinci Makam.

2) bk. Sözler, Yirmi Altıncı Söz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...