"Yağmur bir nevi hayat ve rahmet olduğundan, vakt-i nüzulü bir muttarid kanuna tabi kılınmamış, ta ki her vakt-i hacette eller dergâh-ı ilahiyeye rahmet istemek için açılsın." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Yağmurun yağma vakti, Güneş'in doğup batması gibi belli bir zamana ve belli bir kaideye bağlanmamış. Ta ki insanlar yağmur olan ihtiyaçları hususunda her zaman dua ile el açıp Allah’tan yardım dilesinler; O’na karşı acizliklerini hatırlasınlar.
Şayet yağmur da Güneş'in doğup batmasında olduğu gibi belli bir zamana, hususi bir güne ve bir kaideye tabi kılınmış olsa idi, yağmurun o muazzam rahmet ve nimet yönünü kimse hatırlamaz ve şükrünü eda edemezlerdi.
"Yağmurun vakt-i nüzulü bir kaideye merbut olmadığı için doğrudan doğruya meşiet-i hâssa-i İlâhîye ile bağlı ve hazine-i rahmetten hususi iradeye tabi olduğunun bir sırr-ı hikmeti şudur ki:
Kâinatta en mühim hakikat ve en kıymettar mahiyet; nur, vücud ve hayat ve rahmettir ki bu dört şey perdesiz, vasıtasız, doğrudan doğruya kudret-i İlâhîye ve meşiet-i hâssa-i İlâhîyeye bakar. Sair masnuatta zahirî esbab, kudretin tasarrufuna perde oluyorlar. Ve muttarid kanunlar ve kaideler, bir derece irade ve meşiete hicab oluyor. Fakat vücud, hayat ve nur ve rahmette o perdeler konulmamış. Çünkü perdelerin sırr-ı hikmeti o işte cereyan etmiyor.
Madem vücudda en mühim hakikat, rahmet ve hayattır; yağmur, hayata menşe ve medar-ı rahmet, belki ayn-ı rahmettir. Elbette vesait perde olmayacak. Kaide ve yeknesaklık dahi meşiet-i hâssa-i İlâhîyeyi setretmeyecek; tâ ki her vakit, herkes, her şeyde şükür ve ubudiyete ve sual ve duaya mecbur olsun. Eğer bir kaide dâhilinde olsaydı o kaideye güvenip şükür ve rica kapısı kapanırdı. Güneşin tulûunda ne kadar menfaatler olduğu malûmdur. Halbuki muttarid bir kaideye tabi olduğundan güneşin çıkması için dua edilmiyor ve çıkmasına dair şükür yapılmıyor. Ve ilm-i beşerî o kaidenin yoluyla yarın güneşin çıkacağını bildiği için gaibden sayılmıyor.
Fakat yağmurun cüz’iyatı bir kaideye tabi olmadığı için her vakit insanlar rica ve dua ile dergâh-ı İlâhîyeye ilticaya mecbur oluyorlar. Ve ilm-i beşerî, vakt-i nüzulünü tayin edemediği için sırf hazine-i rahmetten bir nimet-i hâssa telakki edip hakiki şükrediyorlar." (16.Lem'a)
Güneş de hava da gece ve gündüz de çok büyük nimet oldukları halde, bir nizama ve sisteme bağlı oldukları için, nimet ve rahmet cihetleri insanların aklına pek gelmiyor. Böylece o hususta insanların çoğu gafil kalıyorlar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü