"Kalbini öldürmüş, nefsi hevesatla şımarmış mülhidler, imandaki hakikatın derece-i ihtiyacını inkâr ettikleri..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Risale-i Nur’un hizmet ettiği hakaik-i imaniye her şeyin fevkinde olduğu gibi, bu zamanda her şeyden ziyade onlara ihtiyaç var. Fakat kalbini öldürmüş, nefsi hevesatla şımarmış mülhidler, imandaki hakikatın derece-i ihtiyacını inkâr ettiklerinden, 'Ehl-i diyanet ve ehl-i ilmi sevk eden, tahrik eden makasıd-ı dünyeviye ve ihtiyacatıdır.' diye ittiham ediyorlar. O ittihama göre de pek insafsızcasına onlara ilişiyorlar. Bu bedbaht mülhidleri kat’î bir surette iskât etmek, bilfiil, maddeten öyle fedakârlar lâzım ki, dünyanın en mühim meşgaleleri, belki büyük zararları onların hakaik-i imaniye ihtiyaçlarını susturmuyor. 'Acaba öyleleri var mı?' diye hatırlarına geldi. Evet, vardır: İşte Isparta Vilâyeti ve havalisi. İşte, Sandıklı tarafından üç dört ay zarfında Risale-i Nur’u her şeye tercih eden efeleri ve mücahidleri diye dâvâ etmiştim. İki saat sonra, hiç memul etmediğimiz bir tarzda, Rahmetullah namını alan Emin, iki sandıkla o dâvâya iki hüccet gösterdi."(1)
Dinsizler ve din düşmanları, dindar insanları dini, dünya nimetlerini elde etmede bir vasıta olarak kullandıklarını düşünüyorlar. Dindarların asıl maksadı dünyevî ihtiyaçlarını din adı altında temin etmektir, diye ithamda bulunuyorlar.
Dinsizler dinin ve ibadetlerin ruhî ve kalbî bir ihtiyaç olduğunu göremedikleri için, dinî hakikatleri dünyanın basit bir metaı gibi görüyorlar. Onların âleminde sadece dünya ve madde bulunuyor.
Dinsizler manevî ihtiyaçlarını hissetmedikleri için, manevî kıymetler de onlar açısından abes ve lüzumsuz oluyor. Bu durumda din, manevî ihtiyaçlara cevap veren bir hakikat değil, dünya nimetlerine ulaşmada basit bir vasıta ve âdi bir meta olarak idrak ediliyor. Dolayısı ile dindarları da din istismarcısı olarak görüyorlar.
Bu durumda samimi dindar insanlar, dinsizlerin bu yersiz ve haksız ithamlarını ve bakışlarını çürütmek için maddî konulara azamî dikkat etmesi gerekiyor. Dinî hizmetlerde dünya nimetlerinden azamî feragat etmek gerekiyor, hatta dine hizmet ederken zararı da göze almak gerekiyor. Bu durumda onların haksız ve insafsız bakışları boşa çıkacaktır.
Bir insan düşünün ki dini, dünya nimetlerine ulaşmada bir vasıta olarak görecek, ama dinden dolayı başına olmadık bela ve musibetler gelecek ve bunlara da sabredip katlanacak. Davası dünya menfaatleri olan bir adamın, dinden dolayı başına gelen bela ve musibetlere göğüs germesi pek akılcı ve mantıklı gelmiyor. Ömrü din yüzünden hapis ve zindanlarda geçen bir adama; "Dini istismar ediyor; dini, dünyalık kazanmak için alet ediyor" demek cehaletten ve ahmaklıktan başka bir şey değildir.
Şayet dini kullanarak büyük bir servet elde etmiş, bir eli yağda bir eli balda olan bir adam olsa, o zaman bu ithamın bir parça doğruluk payı var diyebiliriz. Halbuki din yüzünden başı belalardan kurtulmamış, fakirlik ve ihtiyaç içinde vefat eden birisine, "Din istismarcısı" demek şeytanı bile utandırır.
(1) bk. Kastamonu Lâhikası, 145. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü