"İhyâ-yı din, ihyâ-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bir cemiyette din hakiki olarak yaşanırsa, o millet maddî ve manevî olarak ihya olur. Eğer bir toplum dinin ulvî hakikatlerini hayatlarına tatbik etmez ve uzaklaşırlarsa, manen ve maddeten tedenni eder, zelil bir duruma düşer.
Her kim dinin ulvî hakikatlarını ve esaslarını hayatına tatbik ederse, tekâmül ve terakki eder.
“Zira kemalin cemali dindir. Hem din; saadetin ziyasıdır, hissin ulvîyetidir, vicdanın selâmetidir.” (Münazarat)
Dünya ve âhiretin saadeti, huzur ve selameti ancak din sayesinde temin edilir. Din, fazilete, güzel ahlâka, dünya ve âhiret saadetini kazanmaya sevk eder; Müslüman’ın hem dünyaya hem de âhirete ait ihtiyaçlarını tam mânasıyla temin eder. İşte bu din sayesindedir ki, sahabe efendilerimiz, ilim ve faziletin, ahlâk ve adaletin birer temsilcisi oldukları gibi, medeniyette de bütün insanlara güzel bir misal olmuşlardır. Sahabeden sonra gelen Müslümanlar da dini, ferd ve cemiyet hayatına tatbik ederek ilerlemişler ve medeniyetin zirvesine çıkmışlardır.
“Hem ne vakit, cemaat-ı İslâmiye dine karşı lâkayd vaziyeti almışlar, perişan vaziyete düşerek tedenni etmişler.” (Mektubat)
Dinin yerini hiçbir ideolojik düşünce, ictimâî disiplin, kanun hâkimiyyeti, ilim ve felsefe dolduramaz. İctimâî hayatın mânevî râbıtalarını tahkim eden ve ayakta tutan en büyük saik, dindir. Dinî hissiyatın sürekli cemiyet bünyesinde canlı tutulması şarttır. Aksi halde cemiyet-i beşeriye dinden kopartılırsa lakayd, serseri ve anarşist olur. Artık kanun kuvvetiyle asayiş te’min edilemez.
Milletimize yüksek hedefler göstermek, gençliğin hamiyetini inkişaf ettirmek ancak, dinî telkinlerle olabilir. Çünkü dindeki te’sir hiçbir ideolojide mevcut değildir. İnsan ruhunu saran ve sarsan kâbusları dağıtacak, kalbleri teskin ve teselli edecek en emin nokta-i istinad ve istimdad, dindir.
"İhyâ-yı din, ihyâ-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır." (1)
Din, içtimaî hayata disiplin getirir. Vicdanî murakabeyi derinleştirerek ictimâî birliği korur, cemiyette âhengi te’sis eder. Terör ve anarşinin kapılarını kapatır. Cemiyet hayatının mânevî ve aslî râbıtaları olan; şefkat, fedakârlık, muhabbet, uhuvvet gibi ulvî hisleri canlı tutar. Cemiyet bünyesine, vatanperverlik, hamiyet, feragat ve fedakârlık gibi ulvî seciyeler ancak din ile verilebilir.
Din, duygulara şekil verir, ölçü kazandırır, istidatları inkişaf ettirir. Mes’uliyet duygusunu geliştirir. Dinî seciyelerle teçhiz edilmiş insan, varlığını milletin hizmetine vakfeder, himmetini bütün bir milleti bilir.
Din, insan için en mühim bir rehber, yol gösterici bir ışıktır. Din olmazsa hayat çok mânasız olur, birçok hakikat anlaşılmaz.
Mesela "Ölüm nedir, ölümden sonra hayat var mıdır? İnsanın bu dünyadaki vazifesi nedir?" gibi müthiş suallerin cevabı ancak din ile anlaşılır.
Din, hayatın sırlı kapılarını açan bir anahtar gibidir. İnsan fıtratına en uygun din, İslâm Dinidir.
(1) bk. Mektubat, Hakikat Çekirdekleri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü