"Koca kâinatın bir harita, bir saat, bir hane gibi her tarafını gösterip, çevirip, onları yapan San’atkârı tavrıyla ifade ve talim eden..." cümlesindeki, “San'atkarı tavrıyla” ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
"Evet, bir kelâm, 'Kimden gelmiş ve kime gelmiş ve ne için?' denilmesiyle kıymeti ve ulviyeti ve belâgati tezahür etmesi noktasından, Kur'ân'ın misli olamaz ve ona yetişilemez. Çünkü, Kur'ân, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâlıkının hitabı ve konuşması; ve hiçbir cihette taklidi ve tasannuu ihsas edecek bir emare bulunmayan bir mukâlemesi ve bütün insanların, belki bütün mahlûkatın namına meb'us ve nev-i beşerin en meşhur ve namdar muhatabı bulunan ve o muhatabın kuvvet ve vüs'at-i imanı koca İslâmiyeti tereşşuh edip, sahibini Kab-ı Kavseyn makamına çıkararak, muhatab-ı Samedâniyeye mazhariyetle nüzul eden ve saadet-i dâreyne dair ve hilkat-i kâinatın neticelerine ve ondaki Rabbânî maksatlara ait mesâili ve o muhatabın bütün hakaik-i İslâmiyeyi taşıyan en yüksek ve en geniş olan imanını beyan ve izah eden ve koca kâinatın bir harita, bir saat, bir hane gibi her tarafını gösterip, çevirip, onları yapan San'atkârı tavrıyla ifade ve talim eden Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyanın elbette mislini getirmek mümkün değildir ve derece-i i'câzına yetişilmez."(1)
Burada, Allah’ın azamet ve kibriyası, eserleri ve san’atı ile gösterildikten sonra, böyle bir Zât’ın kelamının da, eser ve san’atları gibi azametli ve haşmetli olduğu beyan ediliyor. Yani; Allah azamet ve kibriyasını, her fiil ve icraatında gösterdiği gibi, kelamında da gösteriyor ve eşsiz bir Zât-ı mu’cizekâr olduğunu izhar ve ilan ediyor.
Evet, kâinattaki mükemmel nizam, hassas denge, harika eserler, sayısız fiiller, hikmetli bir san’atkârı ve varlığı ezelî ve ebedî olan bir yaratıcıyı, kudreti sonsuz olan tek bir İlahı kat’î bir surette ilan ve ispat ediyor.
Aynı şekilde cansız ve basit maddelerden, sayısız varlıkların icatları da hikmetli bir San’atkârı akla gösterir. Bir damla sudan insan, yumurtadan civciv, çekirdekten ağaç yaratmak ancak sonsuz bir ilim, mutlak bir irade ve nihayetsiz bir kudretle mümkündür.
Yine kâinatın umumunda teşhir edilen harika eserlerin mütemadiyen değiştirilip tazelenmesi ayrı bir mu’cize ve tevhide ayrı bir delildir. Zira bir terkibin devamlı tazelenmesi ve değişmesi, o şeyin san’atkârının onun üstünde daimî olarak tasarrufta bulunduğuna işarettir. Yani; Allah isim ve sıfatlarını teşhir etmek için, san’at eserlerini sürekli değiştirmektedir.
Koca âlem bu zatın yanında, küçük bir harita gibi kalırsa, bu âlemde gösterilen ve teşhir edilen harika eserler de aynı şekilde, kelamı olan Kur'an’da da izhar edilecektir ve edilmektedir.
Diğer bir husus, Kur'an ifade ederken, "Kâinatın haşmetli ve azametli Rabbi" namı ile ifade ediyor ve meydan okuyor. Bir insan nokta-i istinadına göre konuşur. Arkasında devlet ve hükümet olan birisinin kelamı ile sıradan bir adamın kelamı arasında, dağlar kadar fark vardır. Kur'an da arkasındaki zatın, haşmet ve azametine göre tavır sergiliyor.
(1) bk. Şualar, Yedinci Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
7. şuada "muhatab-ı Samedâniyeye mazhariyetle " ifadesinde niçin Samedaniyet sıfatı kullanılmış olabilir? Ayrıca bu ifadenin risaleinurlarda çokça geçen mektubat-ı samedaniye ifadesi ve bu mektupların şarihi olan Efendimizin (sav) risaletiyle alakası üzerinden mülahazalarınızı arz eder misiniz?
Samed her şeyin kendine muhtaç olup, kendisi hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah ve pek yüksek, dâim, refi' ve âli demektir.
Böyle hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed olan Allah’ın, insan türünü temsilen Hazreti Peygamberi muhatap alması ve onunla konuşması ve onu habibiyet makamına çıkarması hem Peygamber Efendimiz açısından hem de insan türü açısından çok büyük bir olay çok muazzam bir tenezzül-ü İlahidir.
Samed burada Allah’ın sonsuz kibriya ve azamet sahibi olmasına ve hiç de ihtiyaç duymamasına rağmen insanı yoktan var edip kendine ve isimlerine muhatap ve mazhar etmesi anlamına geliyor. Ki bu insan için muazzam bir makamdır.
Özellikle insan türünün diğer mahluklar içinde imtiyazlı bir şekilde temeyyüz ederek makam-ı mahbubiyete çıkması ve Allah katında çok kıymetli bir yer alması ve bunda Peygamber Efendimizin payının büyük bir yer tutması muazzam bir olaydır ve bu küçük cümlede de bu muazzam olaya işaret ediliyor...