"Kur'ân dahi, kırk nevi i'câz ile o zâtın bir mucizesi olup, onun doğru ve Resulullah olduğunu ispat ederek, ikisi beraber, biri âlem-i şehadet lisanı diğeri âlem-i gayb lisanı..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Hem madem Hâlıkımız, bize en büyük muallim ve en mükemmel üstad ve şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmı tayin etmiş ve en son elçi olarak göndermiş. Biz dahi, ilmelyakîn mertebesinden aynelyakîn ve hakkalyakîn mertebelerine terakki ve tekemmül etmek üzere, her şeyden evvel bu üstadımızdan, Hâlıkımızdan sorduğumuz suali sormaklığımız lâzım geliyor. Çünkü o zât, Hâlıkımız tarafından herbiri birer nişane-i tasdik olan bin mucizatıyla, Kur'ân'ın bir mu'cizesi olarak, Kur'ân'ın hak ve kelâmullah olduğunu ispat ettiği gibi; Kur'ân dahi, kırk nevi i'câz ile o zâtın bir mucizesi olup, onun doğru ve Resulullah olduğunu ispat ederek, ikisi beraber, biri âlem-i şehadet lisanı (bütün hayatında, bütün enbiya ve evliyanın tasdikleri altında) diğeri âlem-i gayb lisanı, bütün semâvî fermanların ve kâinat hakikatlerinin tasdikleri içinde binler âyâtıyla iddia ve ispat ettikleri hakikat-i haşriye elbette güneş ve gündüz gibi bir kat'iyettedir."(1)

Peygamber Efendimiz (asm)'in hakkaniyetine işaret edip ispat eden bütün delil ve mu’cizeler, aynı zamanda onun en büyük rehberi olan Kur’an’ın da bir delili ve ispatı hükmündedir. Zira Habib-i Kibriya Efendimiz (asm)'in bütün davası Kur’an olmuş. Dava edenin hak olup, dava edilenin batıl olması muhaldir. Yani peygamberin hak, onun en büyük rehberi olan Kur’an’ın -hâşâ- batıl olması düşünülemez.

Aynı mâna Kur’an için de geçerlidir. Yani Kur’an’ın hak kelamullah olduğunu ispat eden kırka yakın mu’cize ve delillerin hepsi, onu elinde tutan Hz. Peygamber (asm)'in de hak olduğuna bir delil ve mu’cizedir.

Kur’an-ı Kerim, Resul-i Ekrem Efendimiz (asm)'in en büyük bir mu’cizesi olduğu gibi, o (asm) da Kur’an’ın canlı ve en büyük bir mu’cizesidir.

"O hutbe-i ezelîyeyi okuyan zat, kâinatın kemalatını keşfeden canlı bir güneştir."(Mesnevi-i Nuriye)

Her ikisi de tevhidin, yani Allah’ın varlığının ve birliğinin en âzam ve en büyük bir mu’cizesidir. Tevhidi arayan seyyahın bu iki âzam delile gelip ilmelyakîn mertebesinden aynelyakîn ve hakkalyakîn mertebelerine terakki etmesine işaret ediyor.

(1) bk. Şualar, On Birinci Şua, Yedinci Mesele.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.911
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

muhammed-said-akdağ
''kâinat hakikatlarının tasdikleri'' ifadesinde kast edilen nedir?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Haşrin varlığı sadece vahye dayanmıyor; kainatın ahvali ve gerçekleri de öldükten sonra dirilme gerçeğine işaret ediyorlar.

Mesela kıştan sonra baharın, geceden sonra sabahın gelmesi; öldükten sonra dirilme gerçeğine işaret eden iki kuvvetli kainat hakikatidir. Kışın ölmüş bitki ve hayvanların bahar mevsiminde yeniden dirilmeleri haşirin provası niteliğindedir.

Nehirler nasıl nihayetinde bir denize dökülüyor ise kainat da büyük bir nehir gibi akıp gidiyor en nihayetinde cennet ve cehennem denizine dökülecekler. Kainatın bu ahvali haşri tasdik eden bir hakikat oluyor.

Zalim ceza görmeden mazlum da hakkını almadan eşit bir şekilde ölüp gidiyorlar. Oysa kainat muazzam bir ölçü, mizan ve adaletle yönetiliyor; kainatı böyle yöneten bir Âdil-i Hakimin zalimi cezasız, mazlumu mükafatsız bırakması kainatın bu hakikatine aykırıdır. Demek kainatın mükemmel bir intizam, ölçü ve adalet ile tasarruf edilme gerçeği haşrin olacağına işaret ediyor vesaire...

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...