"Kur’ân-ı Hakîm, hilkat-i arz ve semavatı, vahdaniyete bedahet derecesinde bir burhan gösteriyor ki, ister istemez..." Zikredilen ayet-i kerimelerin yerleri ve konuyla münasebetini anlatır mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Ezcümle,
وَلَئِنْ سَئَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ
وَمِنْ اٰيَاتِهِ خَلْقُ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ وَاخْتِلاَفُ اَلْسِنَتِكُمْ وَاَلْوَانِكُمْ
gibi pek çok ayatla, Kur’ân-ı Hakîm, hilkat-i arz ve semavatı, vahdaniyete bedahet derecesinde bir burhan gösteriyor ki, ister istemez, zişuur olan her adam, hilkat-i arz ve semavatta bizzarure Hâlık-ı Zülcelalini tasdik etmeye mecburdur ki, لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ der." (Sözler, Otuz İkinci Söz, İkinci Mevkıf)
Ayet-i kerimelerin mealleri:
“Andolsun, eğer onlara, 'Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan elbette, 'Allah', derler.” (Zuhruf, 43/9)
“Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.” (Rum, 30/22)
Şu görünen eşya iki ana mekânda toplanmış bulunuyor: Gökler ve yerler.
Birinci ayet-i kerimede “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soruluyor. Gökler de yer de yaratılmış olduklarına göre, onların yaratıcısı bu mekânların içindeki eşya olamaz. Geriye tek şık kalıyor: Allah demek.
Ayet-i kerimede Allah’ın, gökleri ve yeri yarattığı gibi bu kâinat ağacının en mükemmel meyvesi olan insanların lisanlarını ve renklerini de takdir edip yarattığı ders veriliyor. Yirmi Beşinci Söz’de Kur’ân-ı Kerîm'in i’cazı anlatılırken, bu ayet-i kerime de örnek olarak verilmiş ve gerekli izahlar yapılmıştır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü