"Kur’an’ın tercümesi suretiyle nazar-ı beşerde adileştirilmek ihanetine mukabil..." Tercümeden maksat meal midir?
Değerli Kardeşimiz;
Kur’an Allah’ın sonsuz ilim ve kelam sıfatından gelen bir kitap olmasından dolayı sınırlı ve noksan insanlar tarafından hakiki ve birebir tercümesinin yapılmasının imkânsız olduğu konusunda bütün İslam âlimleri aynı kanaat içindedir. Yani Kur’an’ın hakiki bir tercümesi mümkün değildir, kim bunun aksini iddia ederse dalalet içindedir.
Kur’an’ı tercüme ederken muazzam bir anlam kaybı yaşandığı için tercüme edilen metne Kur’an demek, Kur’an’ın yüceliğini ve üstünlüğünü inkâr etmekle aynı anlama gelir. Bu inceliği iyi bilen din düşmanları Kur'an'ın tercümesi suretiyle nazar-ı beşerde âdileştirilmek ihanetine kapılmışlardır.
Meal dediğimiz tercümeye noksan ve genel bir malumat nazarı ile bakılır. Birebir Kur’an’ın yerine konulmazsa o zaman yapılmasında ve okunmasında bir mahzur olmaz.
Tercüme: Bu kelimenin kökü dört harfli (rubai) “Tercüme” fiilidir. Cevheri bu kelimenin “raceme”den geldiğini söylemektedir. Lügat manası birçok manaya gelmekle birlikte; bir kelamı, bir dilden başka bir dile çevirmek, demektir. Istılahi manası ise, bir kelamın manasını diğer bir lisanda dengi bir tabir ile aynen ifade etmektir. Tercüme yapılırken, kelamın bütün mana ve maksatlarına itina gösterilmesi icab etmek gerekir. (Cevheri, Sıhah: 5/1928; Zebidi,Tacu’l-Arus: 8/211; Menahil: 2/16; Zehebi, Tefsir ve’l-Müfessirin: 1/23; Cerrahoğlu, Tefsir Usulü: 215-216.)
Terceme iki kısımda incelenebilir:
1) Harfi veya lafzi terceme: Aslına benzemesi gözetilen, başka bir deyimle eş anlamlılardan birinin yerine konulmasını hedefleyen tercümedir. Lafızları çeşitli yönlerden incelenmesini gerektiren zor bir terceme türüdür. Kur’an için mümkün değildir. Çünkü bütün insanlar ve cinler bir araya gelseler benzerini meydana getiremezler. Aksi takdirde Kur’an'ın belağat hususiyetleri ve i’cazı kaybolur.
2) Manevi veya tefsiri tercüme: Nazmında ve tertibinde aslına benzemesi gözetilmeyen tercümedir. Bunda asıl gaye, mananın güzel bir şekilde ifade edilmesi olduğu için uygulaması kolaydır. Üstelik harfi tercümeye tercih edilmiştir.
Kur’an’ın tercümesi yapılabilir mi?
Bu hususta alimler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Fakat hepsinin ittifak ettikleri nokta Kur’an’ın harfi tercemesinin yapılamıyacağıdır.
Buna karşılık tefsiri tercümenin yapılacağına izin verilmiştir. Çünkü bu tür terceme, lafzın manasını daha geniş bir sözle mümkün olduğu kadar ifade etmektedir. Üstelik bu terceme aslının da aynı sayılmamaktadır. Yalnız yapılan tercemenin Kur’an’ın yerine geçmeyeceği ve Kur’an’ın değer hükmünü taşımayacağı da bilinmelidir. Kur’an-ı Kerim’in zengin olan Avrupa lisanlarına yapılan tercümeleri bile, asıl manayı ifade etmekten çok acizdir. (Cerrahoğlu, Tefsir Usulü: 217-218; Ali Turgut-Tefsir, Usulü ve Kaynakları: 222-223.)
Meal: Meal kelimesi lügatte “Evl” kökünden mimli mastardır. Bir şeyin varacağı yer ve gaye manasına mekân ismi de olur. Bir şeyin koyulaşıp katı hâle gelmesine de meal denir. Istılahta ise, bir sözün manasının her yönüyle aynen değil de biraz noksanıyla ifade edilmesine meal denir.
İşte Kur’an-ı Kerim’in tercemesi için kullanılan "meal" kelimesi, onu aynen tercüme etmeye imkân olmadığını, daha doğrusu yapılan işte bir eksikliğin mevcud olduğunu belirtmek içindir. Arapça bilmeyen Müslümanlara, mümkün mertebe Allah’ın kelamını kendi dilleriyle anlatmak ve Müslüman olmayanlar arasında İslamı yaymak için Kur’an-ı Kerim'in tercemesi zaruridir.
Salahiyetli veya salahiyetsiz şahısların yaptıkları tercemelerde, fahiş hatalar yapıldığı göz önünde bulundurulacak olursa, Müslümanlar tarafından doğruya en yakın bir şekilde, Kur’an’ın bütün dillere tercemesi şartı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bunun da salahiyetli heyetler tarafından yapılması gereklidir. (Cerrahoğlu, Tefsir Usulü: 220-221)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
din düşmanları Kur'an'ın tercümesi suretiyle nazar-ı beşerde âdileştirilmek ihanetine kapılmışlardır....
İhanet, dost görünüp arkadan vurmak gibi birşey. Güveni kırmak.
Halbuki bunu dün düşmanları yapıyor, buna İhanet denir mi?
Din düşmanları iki şekilde ortaya çıkar.
1- Doğrudan kafir olup düşmanlık edenler.
2- Suret-i haktan görünüp, arka planda iş çeviren münafıklar.
İşte süfyaniyetin zahiri yüzü dost, hakiki yüzü düşman olduğu için, bunların din aleyhinde yaptıkları menfi çalışmalar da ihanet olarak görünür. Bunu tarih boyunca ve şimdi de kafirlerin yapmasına ise, ihanet değil düşmanlık denir.
Teşekkür ederim