"Lafzındaki fesahat-ı hârikasıdır. Evet Kur'an manen üslûb-u beyan cihetiyle fevkalâde belig olduğu gibi, lafzında gayet selis bir fesahati vardır." ifadesini açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Fesahat: Sözün; lâfız, mâna ve âhenk itibariyle kusursuz olmasıdır. Diğer tâbirle, lâfızların söylenişinin tatlı, mânasının da söylenirken hemen zihne girmesidir. Bu keyfiyetlerin birincisi, kelime ve cümle âhengi ile, ikincisi de kullanan kimsenin kelime hazinesi ve seçme kudreti ile alâkalıdır. Kur’an selaset ve fesahat açısından mu’cizedir. Yani selaset ve fesahatin zirvesinde bir üslub ve beyan kullanmıştır.

Kur’an’ın belağatı: Belağat, hitâp ettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı, güzel söz söyleme san'atıdır; muktezâ-yı hâle mutâbık, yani muhatabın haline uygun söz söylemektir. Kur’an bu noktadan eşsizdir ve mu’cizedir insanları bu noktada âciz bırakıyor.

Beyan ve ifadenin en tatlısı ve güzeli îcazdır, yani az sözle çok şey anlatmaktır. Kur’an, çok büyük safhaları ve merhaleleri bir iki ayet ve cümle ile îcaz edip yani özetleyip diğer merhalelere intikal ediyor; bu intikal aralarında bir boşluk bir ahenksizlik değil bir tefekkür, bir te’vil sahası teşkil ediyor. Bu yüzdendir ki üzerine binlerce tefsir kitapları yazılmıştır.

Üstad Hazretleri Kur’an’ın bu harika îcazını, yani hülasa etme sanatını şu ayetleri misal vererek izah ediyor:

"Ve denildi ki: 'Ey yer, suyunu yut. Ey gök, suyunu tut.' Su çekildi, iş bitirildi ve gemi Cûdî Dağına oturdu. Ve 'Zalimler güruhu Allah'ın rahmetinden uzak olsun.' denildi." (Hûd, 11/44.)

Çok büyük bir hâdise ancak bu kadar veciz ve öz bir ifade ile icmal edilebilir. (1)

(1) bk. Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule, İkinci Suret.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...