Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule, Birinci Şua, İkinci Suret, Üçüncü Nokta'yı Açıklar mısınız?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"ÜÇÜNCÜ NOKTA: Üslubundaki bedâat-i harikadır. Evet, Kur’ân’ın üslupları hem gariptir, hem bedîdir, hem aciptir, hem muknidir. Hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi taklit etmemiş; hiç kimse de onu taklit edemiyor. Nasıl gelmiş, öyle o üsluplar taravetini, gençliğini, garabetini daima muhafaza etmiş ve ediyor."

"Ezcümle, bir kısım surelerin başlarında şifre-misal الۤمۤ , الۤرٰ , طٰهٰ, يٰسۤ , حٰمۤ عۤسۤقۤ gibi mukattaat hurufundaki üslûb-u bedîîsi, beş altı lem’a-i i’câzı tazammun ettiğini, İşârâtü’l-İ’câz’da yazmışız. Ezcümle:"

"Surelerin başında mezkûr olan huruf, hurufâtın aksâm-ı malûmesi olan mechûre, mehmûse, şedîde, rahve, zelâka, kalkale gibi aksâm-ı kesiresinden, her bir kısmından nısfını almıştır. Kabil-i taksim olmayan hafifinden nısf-ı ekser, sakîlinden nısf-ı ekall olarak, bütün aksâmını tansif etmiştir. Şu mütedahil ve birbiri içindeki kısımları ve iki yüz ihtimal içinde mütereddit, yalnız gizli ve fikren bilinmeyecek bir tek yolla umumunu tansif etmek kabil olduğu halde, o yolda, o geniş mesafede sevk-i kelâm etmek, fikr-i beşerin işi olamaz. Tesadüf hiç karışamaz."

"İşte, bir şifre-i İlâhiye olan surelerin başlarındaki huruf, bunun gibi daha beş altı lem’a-i i’câziyeyi gösterdikleriyle beraber, ilm-i esrar-ı huruf ulemasıyla evliyanın muhakkikleri şu mukattaattan çok esrar istihraç etmişler ve öyle hakaik bulmuşlar ki, onlarca şu mukattaat kendi başıyla gayet parlak bir mu’cizedir. Onların esrarına ehil olmadığımız, hem umum göz görecek derecede ispat edemediğimiz için, o kapıyı açamayız. Yalnız, İşârâtü’l-İ’câz’da şunlara dair beyan olunan beş altı lem’a-i i’câza havale etmekle iktifa ediyoruz."

"Şimdi, esâlib-i Kur’âniyeye, sure itibarıyla, maksat itibarıyla, ayat ve kelam ve kelime itibarıyla birer işaret edeceğiz." (Sözler, Yirmi Beşinci Söz, Birinci Şule, Birinci Şua, İkinci Suret...)

Bu Üçüncü Nokta'da, Kur’an üslubunun daha önce insanların bildiği ve tanıdığı bir üslup ile meydana atılmadığı ve benzersiz ve eşsiz bir üslup ile meydana çıktığı beyan ediliyor. Öyle bir üslup ki kimseyi taklit etmemiş, ayrıca gayet derecede ikna edici ve etkileyici bir üslup ile beyan ediyor.

Üstelik öyle bir beyan tarzı var ki, tazeliğini ve zindeliğini hiç kaybetmiyor. Bin dört yüz yıl geçmesine rağmen hâlâ taze ve zinde, hâlâ çok müessir ve efsunkâr. Bu da onun hangi kaynaktan tereşşuh edip geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Zira zayıf kaynaktan kuvvetli sular akmaz.

Üstad Hazretleri devamla, bu hakikatleri ayetlerden vermiş olduğu misallerle delillendirip isbat ediyor. Mesela; surelerin başındaki kesik harflerin/huruf-u mukattaaların tanzimi öyle alelâde değil, hikmetli ve mu’cizeli bir tanzimdir, diyerek o hakikatlere kati misallendirmeler yapıyor. Bu kesik harfler, hem tanzimi itibari ile hem de bir şifre olmaları itibari ile çok sırlara ve ince mânâlara işaret eden birer sırlı anahtar olup ehil olanlara rehber oluyor. Ehl-i tahkik olan evliyalar bu huruf-u mukattaadan çok sırlar ve gizli mânâlar çıkarmışlardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...