"Mânevî bir muhaverede Risale-i Nur’un azîm tahşidatına dair gaybtan gelen bir cevabı yazmıştım. Bazı zâtlar o fıkrayı Âyetü’l-Kübrâ risalesinin âhirine ilhak ettiler." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Üstad ileride çıkabilecek muhtemel olan sual, şüphe ve itirazları, önce, kendi manevî âleminde değerlendirip cevaplandırıyor. Sanki zihninde itiraz eden veya anlamak için sual soran kişiler varmış gibi, onları muhatap alarak cevaplar veriyor. Bu manayı da “manevî bir muhaverede”, demek sureti ile ifade etmiştir. Üstad'ın, bahsi geçen yerdeki şu ifadesi bu manaya işaret eder:
"Bugünlerde, mânevî bir muhaverede bir sual ve cevabı dinledim. Size, bir hülâsasını beyan edeyim."(1)
Başka bir mâna olarak, manevî bir irtibat ile talebeleri arasında bir sual-cevap muhaveresi de olabilir. Zira ehl-i hakikatin akıl, kalp, ruh ve manevî hisleri inkişaf ettiği için, maddî kayıtlardan ve zorluklardan sıyrılıp, maneviyatın kayıtsız, mekânsız ve zamansız iklimine girerek, birbirleri ile irtibat kurabilirler. Onun için, biri Doğu’da, biri Batı’da, biri dünyada, diğeri berzahta da olsa, aralarında irtibat kurabilir, muhavere edebilirler. Onların irtibatını madde ve zaman sınırlandıramaz. Nasıl ki, bugün dünyanın her yeri ile telsiz telefonlarla irtibat kurabiliyoruz. Madde için mümkün olan bu kaide, maddeden ve zamandan sıyrılmış kalp ve duygular için bu daha kolaydır.
(1) bk. Kastamonu Lahikası, (27. Mektup).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Nasıl ki, bugün dünyanın her yeri ile telsiz telefonlarla iletişim kurabiliyoruz. Madde için mümkün olan bu kural, maddeden ve zamandan sıyrılmış kalp ve duygular için bu daha kolaydır. Açıklarmısınız
Maddi alemde teknolojik gelişmeler sayesinde iletişim bu seviyeye gelebiliyorsa maddeden ve maddi kayıtlardan sıyrılmış bir ruh ve kalp iletişimin zirvesine çıkabilir bir anda binlerce insanla telepati benzeri bir yolla iletişim kurabilir demektir.
İnsan manevi terakki ve terbiye ile çok yüksek değerlere ve kabiliyetlere ulaşabilir bu imkan ve yetenek her insanda potansiyel olarak bulunuyor. Asfiya ve evliya makamına çıkmış milyonlarca insanda bu olağanüstü haller görülmüş ve bu tevatür seviyeye ulaşmıştır. Yani insan iman, ihlas, ibadet, takva ve terbiye gibi yollarla nefsini ıslah edip ruh ve kalbini nurani bir hale çevirirse bast-ı zaman, tayy-ı mekan, hiss-i kablelvuku gibi harikulade hallere erişebilir.
Bast-ı zaman: “zamanın genişlemesi, bereketlenmesi”,“az zamanda uzun bir zaman yaşamış olma hâli”
Tayy-ı mekân: “Mekânı aşarak bir anda değişik yerlerde görünebilmek.”
Ruh cesede galip olunca, birkaç mekânda bir anda bulunmak da gayet kolay olur. Rüyada bizimde ruhumuz bedenimize bir derece galip gelir. Çok uzak mesafelere bir anda gider, geçmişe ve geleceğe rahatlıkla geçeriz. Dedemizle de görüşürüz, torunlarımızla da.
Manen terakki ederek, melekleri gerilerde bırakan bir ruh, onların gayet rahatlıkla yaptığı bir işi neden yapamasın? Bir anda birkaç mekânda neden bulunamasın?