"Manevi Seyyidlik" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Manevi seyyidlik; Peygamber Efendimiz (asm)'in sünnet-i seniyesini yaşayan demektir. Habib-i Kibriya Efendimizin (asm)’in yolundan gitmek, O’nu model yapmak, hayatını O’nun davasına adamak ve vakfetmek, âdeta O’nun manevî evladı hükmüne geçmektir. Sünnet-i seniyeyi yaşamayan, zahiren seyyid olsa da hakiki seyyid değildir. Çünkü hakiki seyyid olmak, Resül-i Ekrem Efendimiz (asm)'in davasını davası olarak kabul etmekle olur. Diğeri âdeta nüfus kâğıdındaki irtibat gibi kalır.
Tıpkı Nuh (as)'ın oğlu, iman etmediği için, evladı sayılmadığı gibi, seyyidlik de sadece bir nesebi yakınlıkla değildir; belki o karabetten gelen avantajı değerlendirendir. Zira cibilli taraftarlık çok mühim bir bağ meydana getirmektedir. Hz. Nuh’un oğlu, kendisine inanmayıp tufan sırasında gözleri önünde sular altında kalınca “Ya Rabbi, o benim ehlimdendi?..” dedi. Cenab-ı Hak da “O senin ehlinden değil” buyurdu. (bk. Hud, 45-46) Yani, arada iman bağı olmayınca nesep bağı olması peygamber oğluna bir şeref kazandırmaz.
Evet, sünnete uymayan neseben seyid de olsa al-i beytten sayılmaz ve onlara dost dahi olamaz. Bu türden seyitler çok nadir olmakla beraber maalesef mevcuttur.
İman ve hidayet olmadan bu fıtri yakınlık ve yatkınlık tek başına bir fayda vermez. Peygamber Efendimiz (asm)'in amcası iman etmediği için, onun yakınlığı bir mana ifade etmez. Esas olan iman ve hidayettir; bu olunca Ehl-i Beyte mensup olmak daha da ehemmiyetli olur.
Üstad Bediüzzaman’ın Lem’alar’da dikkat çektiği gibi:
"...Demek Âl-i Beyt'ten, vazife-i risaletçe muradı, Sünnet-i seniyyesidir. Sünnet-i seniyyeye ittibâı terk eden, hakiki Âl-i Beyt'ten olmadığı gibi, Âl-i Beyt'e hakikî dost da olamaz."(1)
(1) bk. Lem'alar, Dördüncü Lem'a.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü