Sünnet-i Seniyye düsturlarının "yerini başka felsefî ve hikmetli meseleler"in tutamamasını izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Sünnet-i Seniyye, Peygamber Efendimiz (asm)'in yolu olup, bütün fiillerini, hâllerini ve sözlerini ifade etmektedir. Bu yol görünüşte Habib-i Kibriya Efendimizin yolu olarak görünse bile, hakikatte Allah'ın ona talim ettiği bir yoldur. Bu nedenle sünnet-i seniyyenin asıl sahibi, sonsuz hikmet ve ilim sahibi Allah'tır. Habib-i Kibriya Efendimiz (asm) şöyle buyuruyor:
"Rabbim beni en güzel edeble edeplendirdi." (Süyüti, el-Camiu's-Sağîr 1/14)
Felsefe ise, sadece aklı esas alarak elde ettiği her türlü bilgi ve yoldur. Akıl mahluk olduğu için her şeyi idrak etmesi mümkün değildir. Akla istikamet kazandıran, semavi kitaplar, peygamberler, mürşit ve müceddidlerdir. Cenab-ı Hakk’ın emir ve yasakları, insanın yaratılış gayesi gibi mühim hakikatler, ancak vahyin ziyası, peygamberlerin bildirmesi ve mürşitlerin talimi ile bilinir ve anlaşılır.
Sadece aklı esas alan felsefeciler, hadiselerin iç yüzünü, eşyanın hakikatini, necat yolunu, âlem-i ahirette olacak vukuatları bilemezler ve bilemediler de. Demek ki, akıl tek başına hakiki mürşit olamaz, neyin helal neyin haram olduğunu bilemez ve sırat-ı müstakimde yürüyemez.
İnsan aklı hem nakıstır, hem de nefis ve hevanın tesirinde kalan bir özelliğe sahiptir. Deneme ve yanılma esasına göre doğruya ve neticeye ulaşmaya çalışır. Dolayısıyla insanlığı dertlerine ilaç olması düşünülemez. Ama sünnet-i seniyye öyle değildir. Çünkü sünnet, insanı yaratan, onun ihtiyaç duyduğu her türlü şeyi bilen ve o ihtiyaçları karşılayacak ilme ve kudrete sahip olan Allah'ın razı olduğu yoldur.
Bu nedenle felsefe hiçbir zaman sünnetin yerini tutamaz. Sünnet-i seniyye ise insanlara her zaman doğru ve istikametli yolu gösterebilecek bir pusula gibidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü