Mehdi ile alakalı Üstad'ımız herhangi bir tarih vermiş midir? Mehdi konusunu nasıl anlamalıyız? Mehdi hakkında bilgi verir misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Sitemizde sık sık ifade ettiğimiz hususlardan biri de mehdi meselesidir.
Mehdinin kim olduğu kesin olmadığı için, gelen rivayetlerden yola çıkarak herkes kendine göre bir kanaate varmıştır. Bizim de burada yapacağımız tespit, bir tevilden öteye gitmeyecektir.
Mehdi, yol gösteren ve hidayete vesile olan demektir. Bu tarif çerçevesinde, maneviyat âleminin sultanları, milyonlarca insanın hidayetine vesile olmuş ve bu ulvi vazifeyi hakkıyla ifa etmişlerdir.
Evet, tarihe atf-ı nazar edildiğinde milletin fazileti, ahlakı ve irfanı için gayret gösteren, kalplere hayat bahşeden ve ruhlara nesim-i hidayet estiren ve insaniyet semasında yıldız gibi parlayan başta aktab-ı Erbaâ olan Abdülkadir Geylânî, Ahmed er Rüfai, Seyyid Ahmed Bedevî, İbrahim-i Desukî olmak üzere Şah-ı Nakşibendî gibi kutupların, gavsların, ariflerin, yüz yirmi dört milyon evliyanın ve sayısız mürşid-i kâmillerin, Mevlana, Yunus Emre ve Ahmet Yesevî gibi âli şahsiyetlerin olduğu görülecektir. Bu müstesna zatlar, kalp ve gönül âleminde hakiki mürşitler yetiştirerek İslam dininin kayyumu olmuşlardır; insanlara marifetullah ve muhabbetullahın hakiki zevkini tattırmışlardır. Bu hâl yaklaşık bin yıl devam etmiştir. Bundan sonra ise Mehdi-i Âzam devri başlayacaktır.
Peygamber Efendimiz (asm.)’in ahirete teşriflerinden sonra tabiin ve tebe-i tabiin devri üç yüz yıl devam etmiş, risalet cenahı mansıbını geri çekince, bundan sonra, tekke ve zaviyeler vasıtasıyla irşad devri başlamış ve büyük mürşidler vasıtasıyla nice kâmil müminler yetişmiştir. Bu hizmet de bin sene devam ettikten sonra Mehdi-i Âzam devri başlamıştır. Onun hizmeti ise kıyamete kadar devam edecektir.
Mehdi olmayan birisine mehdi demenin yahut dememenin itikadî bakımdan hiçbir mesuliyeti yoktur.
Birine "Mehdi" deyip, arkasından gitmenin hiçbir mahzuru yoktur. Yeter ki, o kişi sünnet-i seniyye dairesinde hareket etsin. Zaten mehdiyi herkes bilmeyecektir. Ona çok yakın olanların, kendisini bileceğine dair rivayetler vardır. Herkesin aynı şahıs üzerinde ittifak etmesi beklenemeyeceği gibi, hiç kimseyi de mehdi olarak kabul ettiğimiz kişinin mehdiliğine inandırmaya zorlamamız doğru değildir...
Mehdi meselesi hadislerde mutlak bırakıldığı için, kati bir şey söylemek yanlış olur. Risale-i Nur'da mehdi, bir şahıstan ziyade bir cemaat olarak tarif ediliyor. İnsanların beklediği mehdi ise, bu cemaatin dümdarı ve çekirdeği hükmündedir. Cemaatin yol haritasını ve nasıl hareket edeceğini eserleri ve fikirleri ile gösterecek, onu takip eden cemaat de ona göre hareket edecektir. Zaten kâinattaki âdetullah denilen kanunlara uygun olan mana da budur.
Hz. İsa gibi, mehdinin gelmesi de merakla beklenmektedir. Bunun içindir ki, geçmişte olduğu gibi, günümüzde de zaman zaman mehdilik iddiasında bulunanlar çıkmaktadır. Bazı kişiler tabi oldukları veya aşırı hüsnüzan besledikleri zatları mehdi ilan etmekte; bazı kimseler de Hz. İsa ile mehdinin aynı kişiler olduğunu iddia etmektedirler.
Peygamber Efendimiz (asm)’in haber verdiği ahir zamanda gelecek ve evlad-ı Resûl’den olacak olan Mehdi-i Âzam, manevi mücahedesiyle kıyamete kadar gelecek insanların irşadına vesile olacak, ehl-i dalalete ve zalimlere karşı metin bir irade ve büyük bir sabır ile mücadele edecek ve davasında biiznillah muvaffak olacaktır. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
“Kıyametin kopmasına bir gün bile kalsa, Allah o günü uzatacak, ehl-i beytimden insanların hidayetine vesile olacak olan o Mehdi’yi gönderecektir.” (Ebu Davud, Mehdi 1; Tirmizî, Fiten 52)
Hz. Mehdi’den evvel yeryüzü zulüm ve ahlaksızlıkla dolduğu halde, onun zamanında adalet, huzur ve saadet hâkim olacaktır. Malumdur ki, peygamber olan bir zat sıfatlarından biri olan tebliğ vazifesini gizleyemez; onu ilan etmekle mükelleftir. Hz. Mehdi ise, mehdiyetini ilana memur değildir. O sadece irşad vazifesini ifa etmekle mükelleftir. İmam-ı Şâranî’nin de ifade ettiği gibi, “Mehdi-i Âzam Kur’an’a, imana ve âlem-i İslâm’a yaptığı icraatlarından ve hizmetlerinden tanınacaktır.”
Risale-i Nur'larda ifade edilen mehdi; müceddid, mürşid, âlim olup, insanları küfrî ve fikrî dalaletten kurtarıp, hem Müslümanlara hem de insanlığa rehber olacak bir zattır. Bu zat eserleri ve hizmetleri ile bir çekirdek olup, nuranî bir ağaç şeklinde gelişip büyüyecektir. Bu da zaman ve mücadele ile olacaktır.
Risale-i Nur'da istikbale matuf bazı işaretler, içtimai ve siyasi inkılabların şiddetli olduğu ve yaşandığı merhalelerdir; yoksa bir şahıs ya da zata işaret manasında değildir. Ama farklı meslek ve meşrepten insanların kendi mesleklerine göre yaptığı mehdi tasavvurlarına yanlış ya da hata demiyoruz. Bunu zaman gösterecektir. Şayet yanlış ise zaman bu yanlışı zahir bir şekilde ortaya koyacaktır.
Üstad Hazretleri; “Cenab-ı Hak kemal-i rahmetinden, şeriat-ı İslâmiyenin ebediyetine bir eser-i himayet olarak, her bir fesad-ı ümmet zamanında bir muslih veya bir müceddid veya bir halife-i zîşan veya bir kutb-u a’zam veya bir mürşid-i ekmel veyahut bir nevi Mehdi hükmünde mübarek zâtları göndermiş; fesadı izale edip, milleti ıslah etmiş; Din-i Ahmedîyi (asm) muhafaza etmiş. Madem âdeti öyle cereyan ediyor.” buyurduktan sonra ahir zamanda gelecek olan Mehdi-i Âzam’ın vasıflarını şöyle ifade ediyor:
“… ahir zamanın en büyük fesadı zamanında; elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdi, hem mürşid, hem kutb-u a’zam olarak bir zât-ı nuranîyi gönderecek ve o zât da Ehl-i Beyt-i Nebevîden olacaktır.” (Mektubat, 29. Mektup, Yedinci Kısım)
Ahir zamanda gelecek olan Mehdi-i Âzam, selef-i salihindeki mürşidlerin ve mücedditlerin hakiki bir vârisidir. Bir Arap şiirinde denildiği gibi, "Bütün âlemi bir şahsiyette toplamak Cenab-ı Hakk’a zor gelmez." İşte bu hâl, ahir zamanda gelecek olan o zatta tecelli edecektir.
Üstad Hazretleri, Mehdi-i Azam’ın vazifesini de şöyle ifade etmektedir:
“Mehdi’nin cem’iyet-i nuraniyesi, Süfyan komitesinin tahribatçı rejim-i bid’akâranesini tamir edecek, Sünnet-i Seniyeyi ihya edecek; yani âlem-i İslâmiyette risalet-i Ahmediyeyi (asm) inkâr niyetiyle şeriat-ı Ahmediyeyi (asm) tahribe çalışan Süfyan komitesi, Hazret-i Mehdi cem’iyetinin mu’cizekâr manevî kılıncıyla öldürülecek ve dağıtılacak.” (bk. age.)
Mehdinin asıl hizmetinin ve fütuhatının manevî kılıç tabir edilen ilim, hikmet, tebliğ ve irşad ile olacağı yukarıdaki ifadelerden açıkça anlaşılmaktadır.
“Nifak perdesi altında, risalet-i Ahmediyeyi (asm) inkâr edecek Süfyan namında müdhiş bir şahıs, ehl-i nifakın başına geçecek, şeriat-ı İslâmiyenin tahribine çalışacaktır. Ona karşı Âl-i Beyt-i Nebevînin silsile-i nuranîsine bağlanan, ehl-i velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek….bir zât-ı nuranî, o Süfyan’ın şahs-ı manevîsi olan cereyan-ı münafıkaneyi öldürüp dağıtacaktır.” (bk. age., On Beşinci Mektup, Dördüncü Sualinizin Meali)
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
2011 yılında mehdi mehdiliğini ilan edecek şeklindeki bir bilgi risalelerde geçmemektedir. Hem kaldı ki, herkes mehdiyi bilemeyecektir. Farklı düşüncelerin olması gayet normaldir. Herkesin aynı şahısta ittifak etmesi beklenemez. Bu bir kanaat meselesidir. İmani bir konu değildir.