Mazideki vaziyetler “akıl alakadarlığı” olarak nazara veriliyor; gelecek zamanlar ise “itikadsızlıkları” noktasından değerlendiriliyor. Bunun sebebi ne olabilir? Bir Müslüman’ın mazi ve müstakbeli düşünmesi nasıl olmalıdır?
Değerli Kardeşimiz;
İnsanın aklı hem mazi hem de istikbal ile alâkadardır; ona bu iki zaman dilimini hatırlatarak, maziden ders alıp istikbale hazırlanmasına yardım eder. Ehl-i dalâlet ve gaflet, maziyi düşündüğünde onu hiçlik olarak değerlendirir, ölmüş ebeveyninin, dedelerinin, ninelerinin ve diğer bütün sevdiklerinin hiçliğe gömüldüklerini zanneder. Ahirete itikat etmediği için kendisini de istikbalde aynı yolun yolcusu olarak görür. O da bir gün yok olacak, gelecek nesillerce unutulacak, yokluğa gömülecektir.
Kendi varlığından ve bütün sevdiklerinden bu ebedî ayrılık, onun ruhuna zulmetler verir. Burada “zulmet” kelimesinin kullanılması, “İman hem nurdur hem kuvvettir.” cümlesiyle yakından ilgilidir. İmanlı bir kişi için kabir “zulümatlı bir kuyu ağzı” olmadığı gibi, “kabir tünelinin” öte ucu ebedî hayata çıkmaktadır ve ebedî bir cennet onu beklemektedir. Bu iman, o mü’mine ayrı bir kuvvet verir ve dünya hayatını saadet içinde geçirmesini temin eder.
Şunu da ifade edelim, mazide olmuş bir acı hadiseyi veya çekilen sıkıntıları düşünmek, insanın şevkini kırmaktan öte bir şeye yaramayacağı açıktır. Onda kaderin hikmetini, güzelliğini arayıp istikbal için çalışmak en güzel ve en faydalı yoldur.
Aynı şekilde, “Acaba istikbalde başına neler gelecek, bir hastalığa yakalanır mıyım?” deyip evhama kapılmak, insanı huzursuz eder, olmayan şeyin elemini şimdiden ruhuna çektirir.
"Meselâ, birkaç gün sonra aç ve susuz olmak ihtimâlinden, bugün, o niyetle mütemâdiyen ekmek yese ve su içse, ne derece divâneliktir; aynen öyle de geçmiş ve gelecek elemli saatleri -ki, hiç ve mâdum ve yok olmuşlar- şimdi düşünüp sabırsızlık göstermek ve kusurlu nefsini bırakıp Allah'tan şekvâ etmek gibi, 'Of, of!' etmek divâneliktir. Eğer sağa, sola, yani, geçmiş ve geleceklere sabır kuvvetini dağıtmazsa ve hazır saate ve güne karşı tutsa, tam kâfi gelir; sıkıntı, ondan bire iner."(1)
(1) bk. Sözler, On Üçüncü Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar