“Mertebe-i imanlarını fiilen izhar ederler.” cümlesini nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
Esasında ekseriyetle insanlar kendi kemalat ve faziletlerini izhar etmezler. Eğer izhar ederlerse; bu bir nevi riya, gösteriş ve tabasbus olur. Hatta ihlas ve samimiyet bunların izharında değil, ihfasındadır.
Ancak kemalatın ve faziletlerin izhar edilmesi, bazı şartlarla kayıtlanmıştır.
1. Farzlarda riya olmaz. Farz olan ibadet ve vazifelerin izharı ihfasından daha faydalı ve daha mühimdir. Mesela; insanların nafile ibadetlerini, gizli yapmaları ihlas açısından daha mühimdir. Ancak farz ve vacib ibadetlerin izharı riya olmadığı gibi, tebliğata sebebiyet verdiğinden, emr-i bi’l- ma’ruf olup, salih amel olur.
2. Vazifeli şahıslar nokta-i nazarından Üstadımız, " Bir imam, imamet vazifesinde tesbihatını izhar eder. Zararı yoktur” buyuruyor. Ancak vazifesinin dışında gizli yapması daha efdaldır. İşte Üstadımız ve ona mümasil olan vazifeli şahıslar ve bu zamanda Nur Talebeleri manen vazifeli olduklarından; değil farzları, nafile ibadet ve vazifelerini dahi aşikâr yapmalarında inşallah riya olmaz. Vazife cihetinde, belki tebliğ ve marûfu emretme cihetinde hizmet telakki edilebilir.
İşte sualde geçen Şualar'daki bahiste; Allah tarafından tavzif edilen insanların, her hallerini açıkça izhar etmeleri hem vazifeleri, hem zamanları, hemde hizmetleri açısından bir kusur ve eksiklik değil; bir kemal, makam, vazife ve tebliğ meselesidir.
İşte müceddidler de vazife itibariyle Allah tarafından te’yid edilen muvazzaf insanlar olup; her yüz senede bir gönderilerek, mühim vazife ifa ettiklerinden, hal ve hareketlerinin açıkça ilan edilmesi ve izharı çok mühimdir Bir nevi böyle olmakla mükelleftirler.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü