"Yani, nasıl ki, faraza kàbil-i inkısam olmayan ve ilm-i kelâm ve felsefede cevher-i fert namını alan bir zerrede, ondan daha küçücük olan madde-i esiriye zerreleriyle..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
“Yani, nasıl ki, faraza kàbil-i inkısam olmayan ve ilm-i kelâm ve felsefede cevher-i fert namını alan bir zerrede, ondan daha küçücük olan madde-i esiriye zerreleriyle bir Kur’ân-ı Azîmüşşan yazılsa ve semâvât sahifelerinde dahi yıldızlar ve güneşlerle diğer bir Kur’ân-ı Kebîr yazılsa, ikisi muvazene edilse, elbette cevher-i ferd zerresinden yazılan hurdebînî Kur’ân, gökler yüzlerini yaldızlayan Kur’ân-ı Azîm ve Kebîrden acâipçe ve san’atın i’cazında geri değil, belki bir cihette ileri olduğu gibi; aynen öyle de Hâlık-ı Kâinatın kudretine nisbeten masnuiyetindeki garabet ve cezâlet noktasında, zühre çiçeği, Zühre yıldızından geri değil ve karınca, filden aşağı olmaz ve mikrop, gergedandan hilkatça daha acip ve arı sineği, hurma ağacından fıtrat-ı acîbesiyle daha ileridir. Demek bir arıyı yaratan, bütün hayvanları yaratabilir. Bir nefsi dirilten, haşirde bütün insanları ihya edip haşir meydanına toplayabilir ve toplayacak. Hiçbir şey ona ağır gelmez ki, gözümüz önünde gayet çabuk ve kolaylıkla her baharda haşrin yüz bin nümunelerini yaratıyor."(1)
Esir maddesi(*);
bütün kâinatta bulunan ve her tarafı kaplamış olan görülmeyen ama varlığı kabul edilen latif, rakik ve seyyal ve gaz halinde bir maddedir. Elektrik, ışık ve hararetin yayılmasına vasıtalık eden madde.
Eskiden fizikçiler esir maddesini kabul etmiyorlardı. Şimdi büyük kısmı kabul ediyorlar. Esir, her şeyin ana tarlası. Atomlar da onun mahsulü, yıldızlar da. Aynı tarladan buğdayın da, arpanın da, çiçeğin de, ağacın da çıkması gibi, esir tarlasından yıldızlar da çıkıyor, atomlar da.
Atomlar arasındaki boşluklar gibi, yıldızlar arasındaki boşluklar da esirle dolu. Yani, kâinatta boşluk diye bir şey yok. Esirde besatet var, yani terkip değil.
İşte bu esir maddesinin zerreleriyle yazılmış bir Kur’an ile yıldızlarla yazılmış bir Kur’an farz edelim. Esir maddesi ile yazılan Kur’an, yıldızlar ile yazılmış Kur’an’dan daha san’atlı ve daha kıymetlidir. Zira san’at küçüldükçe, işçilik inceleşir, zorlaşır ve değeri de kat be kat artar. Aynı şekilde san’at irileştikçe değer ve kıymeti sadece maddesinin büyüklüğü ile ölçülür, işçilik ve güzellik bakımından ise küçük olan daha değerlidir.
Bu açıdan bakıldığında zühre çiçeği, Zühre yıldızından daha san’atlı ve daha latiftir. Öyleyse ehl-i şirk ve küfür, küçük şeyleri tabiat yaptı ve sebepler icad ediyor diyemez. Allah en küçük zerreden tut tâ en büyük yıldıza varana kadar, her bir san’atının yüzüne tevhid mührünü basmıştır. Bu sebeple Allah’tan başka hiçbir sebep ya da tabiat bu san’atlara sahip çıkamaz. Bu benim icadım ve mülküm diyemez.
Arıya hayatı kim verdi ise, bütün canlılara da hayatı veren odur. Zerreleri kim tedbir ve idare ediyorsa, yıldızları ve galaksileri de tedbir ve idare eden yine aynı kudrettir. Bir çiçeği kim yaratmış ise, koca baharı da yaratan da odur.
(*) Esir maddesi hakkında geniş bilgi için bakınız:
- BOŞLUĞUN ANLAMI VE "ESİR MADDESİ"
- HÂLÂ ARAMAYA DEVAM EDİLEN EVREN MADDESİ: ESİR.
(1) bk. Şualar, On Beşinci Şua, İkinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü