"Mesele-i vahide, iki mütekellimden sudur eder... Bir-iki asır evvel harika sayılan keşif bu zamana kadar mestur kalsaydı,.." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"İkincisi: Mesele-i vahide, iki mütekellimden sudur eder. Birisi, mebde ve müntehası ve siyak ve sibaka mülâyemetini ve ehavatıyla nispetini ve mevzi-i münasipte istimalini, yani, münbit bir zeminde sarfını nazara aldığı için, o fende olan maharetine ve melekesine ve ilmine delalet ettiği hâlde, öteki mütekellim şu noktaları ihmal ettiği için sathiyetine ve taklidiyetine delalet eder. Halbuki kelam yine o kelamdır. Eğer aklın bunu fark etmezse, ruhun hisseder..."

Aynı konuyu iki farklı kişi ele aldığında;

Birisi; konunun başlangıç ve sonunu, konu hakkında sözün öncesinin sonrasına, sonrasının da öncesine uygun olmasına, konunun bütün parçalarının birbiri ile olan ilişki ve oranlarına dikkat etmesine ve her ifadeyi münasip bir konum ve mevkide kullanımına dikkat ederek konuşuyor ve konuştuğu alana ne kadar hakim ve vakıf olduğunu gösteriyor.

Öteki adam aynı konuda bu özelliklere dikkat etmediği ya da edemeği için o konuya hakim ve vakıf olmadığını ve o konu hakkında gayet yüzeysel ve taklitçi olduğunu göstermiş oluyor.

Kur’an ayetleri ya da hadisler, birincisine insan aklı da ikincisine örnektir.

"Üçüncüsü: İkinci Mukaddemede geçtiği gibi bir-iki asır evvel harika sayılan keşif bu zamana kadar mestur kalsaydı, tekemmül-ü mebadi cihetiyle bir çocuk da keşfedebildiğini nazara al, on üç asır geri git, o zamanların tesiratından kendini tecrid et, dehşet-engiz olan Ceziretü’l-Arap'ta otur, dikkatle temaşa et. Görürsün ki, ümmi, tecrübe görmemiş, zaman ve zemin yardım etmemiş tek bir adam ki, yalnız zekaya değil, belki gayet kesir tecarübün mahsulü olan fünunun kavaniniyle öyle bir nizam ve adaleti tesis ediyor ki, istidad-ı beşerin kameti, netâic-i efkârı teşerrübünden tekebbür ederse, o şeriat dahi tevessü ederek ebede teveccüh eder."(1)

Hazreti Peygamber (asm)'in tek başına, yirmi üç yıl gibi kısa bir süre içinde tesis ettiği İslam medeniyeti, insanlığın kolektif aklının tesis edemeyeceği büyüklükte ve parlaklıktadır. Evet, beşerin ortak aklı, doğru ve hak bir kaideyi yüz yıllar içinde zorluklar ve tecrübelerle ancak elde edebilirken, Hazreti Peygamber (a.s.m), her alanda doğruları kısa bir süre içinde toplamış ve bunu hayata aktarmıştır.

Bu hakikat, açık ve seçik bir şekilde O'nun, Allah tarafından teyit edilmiş bir elçi olduğunu gösteriyor. Çünkü bir şahsın kendi cüzi gücü ile böyle bir medeniyeti kısa bir süre içinde tesis etmesi -zahiren bu işin ehli ve uzmanı olmadığı halde- tabiat açısından, yani âdetullah noktasından asla mümkün değildir.

1) bk. Muhakemat, Üçüncü Makale (Unsuru'l-Akide), İkinci Maksat.

İlgili ders videosu için tıklayınız:

- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (50. Bölüm).

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...